-ırmak hiç susmadan konuşuyor,
-hiçsusmadan ve soluklanmadan:) şaşırtan cümlelerle hemde..
-annecim ellerine sağlık çok güzel olmuş (omlet için bu sözler)
-afiyet olsun annecim..
-annecm bana afiyet olsun, lop lop et olsun,desene :))) kıkırdıyor...benimse ağzım açık,öylece kalakalıyorum..
daha neler neler var...hatırlayamıyorum artık...
-hımmmm çok güzel olmuş annecim, pembe de sana çok yakışmış,sen benim pamuk şekerimsin..:)))
pamukşekeri anneden şimdilik bu kadar :)
7 Aralık 2008 Pazar
gelen istekler/biz/sorumlulukduygusu/ağırbasanbebekler
nereden başlamamı bilemiyorum.çok uzun bir süre sonra merhaba demek,diyebilmek ama kalınan yerden de uzaklardan merhaba diyebilmek içimi burktu biraz.klavye/ben/çocuklarım/evden ırak geçen zaman/uykusuz bir gecenin ertesinde sarmalanmış duygularla merhaba demek geldi içimden.
öfkeydi içimdeki bastıramadığım ve hala kendimi ikna edemediğim o gereksiz zamanda kapatmıştım kendimi,burayı,el değmesin istemiştim hele ki kem gözler hiç değmesin.eş-dost derken meğerse okunuyormuşuz,aç dedi kimisi kimisi sen bilirsin ama iyi geliyordum bize...
asıl önemlisi ve açma kararımı verdirten de uzun süren bir toplantı sonrasında hiç kullanmaya alışamadığım cep telefonuma gelen mesaj ve iriikidamla gözyaşı bana tekrar sayfayı açtırttı.
"semacım,ikiz bebeklerimiz oldu,premature...şimdi yoğunbakımdalar..ırmak.ın göz doktoruna ulaşmamız lazım"..numarayı tanımıyordum.aradım hemen..hospitalium.da yatan ikiz bebeklerin kuzeni sevgili irem.di mesaj bırakan,arayan...
uzun uzun konuştuk...çok duygulandım..demek ki pire için değil yorgan hiçbirşeye zarar verilmemeliydi ve bu sayfa sayesinde demek ki kimler ne zaman okuyacaklar ve bize ulaşarak mucize kuşlarımızın öyküleriyle yeniden güçleneceklerdi;yeri,zamanı belli değildi..
bugün evimden çok uzaklarda internet bağlantısına ulaşabildiğim yeryüzükentinde bu kararımı uyguluyorum.
kim nezaman isterse mail yoluyla bize ulaşabilir...yeterki bir nebze yardımcı olalım;hatıratkaydı dışında...
mutluyum,içim çok dolu,anlatacak paylaşacak çok konu var...ama önce perde....!
öfkeydi içimdeki bastıramadığım ve hala kendimi ikna edemediğim o gereksiz zamanda kapatmıştım kendimi,burayı,el değmesin istemiştim hele ki kem gözler hiç değmesin.eş-dost derken meğerse okunuyormuşuz,aç dedi kimisi kimisi sen bilirsin ama iyi geliyordum bize...
asıl önemlisi ve açma kararımı verdirten de uzun süren bir toplantı sonrasında hiç kullanmaya alışamadığım cep telefonuma gelen mesaj ve iriikidamla gözyaşı bana tekrar sayfayı açtırttı.
"semacım,ikiz bebeklerimiz oldu,premature...şimdi yoğunbakımdalar..ırmak.ın göz doktoruna ulaşmamız lazım"..numarayı tanımıyordum.aradım hemen..hospitalium.da yatan ikiz bebeklerin kuzeni sevgili irem.di mesaj bırakan,arayan...
uzun uzun konuştuk...çok duygulandım..demek ki pire için değil yorgan hiçbirşeye zarar verilmemeliydi ve bu sayfa sayesinde demek ki kimler ne zaman okuyacaklar ve bize ulaşarak mucize kuşlarımızın öyküleriyle yeniden güçleneceklerdi;yeri,zamanı belli değildi..
bugün evimden çok uzaklarda internet bağlantısına ulaşabildiğim yeryüzükentinde bu kararımı uyguluyorum.
kim nezaman isterse mail yoluyla bize ulaşabilir...yeterki bir nebze yardımcı olalım;hatıratkaydı dışında...
mutluyum,içim çok dolu,anlatacak paylaşacak çok konu var...ama önce perde....!
21 Temmuz 2008 Pazartesi
tarihsiz mutluluk bizimkisi:)))
yaşamımda değişiklikler yaptım.rutini ezdim.mutluyum.
yanıma da iki kızımı alıp sırtımda uğurböceği çantamız,elimizde bavulumuz düştük yollara.
ne zaman tatil/yaz kıvamına gelse bir sıkıntıdır alır gider beni. gidilecek ve kalınacak yer, ulaşım sorunu herzaman üzerinde uzun uzun düşünülüp karar verilecek bir mevzuya dönüşür.sıkılırım.
tahminimden öte iki balkuşum da yolda hiç sorun çıkarmadılar.minicik mızırdanmalrı elbette dikkate almıyorum.
gittik/geldik/ırmak ve doğa çok hızlı yollar aldılar,neredeyse sıçradılar..
ırmak hiç destek almadan rahatlıkla merdivenleri inip çıkabiliyor, doğa tutunarak yapıyor bu işi :))) büyük bir keyif onlar için merdivenden inip çıkmak.
ayrıca tek tek yaptıklarını yazmak yerine beni gülümsetenleri notlar halinde unutmadan yazmak istiyorum.
-ırmakçım bardak elinden kayacak annecim,hani kırılmasını bırak,kesilecek biryerlerin diye endişeleniyorum...yardımcı olmamı ister misin?
-ben içiyoom annecim, sen kendine baka mısın? :)))
-ırmakçım,dayına benden selam söyle, benim için öp olur mu? (dayısının eşi söylüyor,ırmak kucakta)
-sen az diiisin .... yenge, az diisin sen :)) gözler ışıl ışıl...
-....yenge benim kaanım çok acıktı, bana yemek verebileemisin? (10 dakika önce zeytinyağlı sarmalarımdan bir tabak yemişti bıdık...:)
-ah benim kzım acıkmış mı? hemen yengecim,deyip amcamın eşi bir tabak yemek getiriyor ırmakçıma.
bir güzel yedi yemeği ama ben utandım :))) annecim az önce yemek yemiştin, yengecim hiç zahmet etme!, desem de burası yabancı yer mi? semacım deyip beni bir kenara ittiler ve ırmak hanım afiyetle bir tabak yemek yedi :)))
-denizanalaaı vaaa di mi annecim?
-dün vardı ama bugün gitmişlerdir ...
-uyumaya mı? :))))
-
yanıma da iki kızımı alıp sırtımda uğurböceği çantamız,elimizde bavulumuz düştük yollara.
ne zaman tatil/yaz kıvamına gelse bir sıkıntıdır alır gider beni. gidilecek ve kalınacak yer, ulaşım sorunu herzaman üzerinde uzun uzun düşünülüp karar verilecek bir mevzuya dönüşür.sıkılırım.
tahminimden öte iki balkuşum da yolda hiç sorun çıkarmadılar.minicik mızırdanmalrı elbette dikkate almıyorum.
gittik/geldik/ırmak ve doğa çok hızlı yollar aldılar,neredeyse sıçradılar..
ırmak hiç destek almadan rahatlıkla merdivenleri inip çıkabiliyor, doğa tutunarak yapıyor bu işi :))) büyük bir keyif onlar için merdivenden inip çıkmak.
ayrıca tek tek yaptıklarını yazmak yerine beni gülümsetenleri notlar halinde unutmadan yazmak istiyorum.
-ırmakçım bardak elinden kayacak annecim,hani kırılmasını bırak,kesilecek biryerlerin diye endişeleniyorum...yardımcı olmamı ister misin?
-ben içiyoom annecim, sen kendine baka mısın? :)))
-ırmakçım,dayına benden selam söyle, benim için öp olur mu? (dayısının eşi söylüyor,ırmak kucakta)
-sen az diiisin .... yenge, az diisin sen :)) gözler ışıl ışıl...
-....yenge benim kaanım çok acıktı, bana yemek verebileemisin? (10 dakika önce zeytinyağlı sarmalarımdan bir tabak yemişti bıdık...:)
-ah benim kzım acıkmış mı? hemen yengecim,deyip amcamın eşi bir tabak yemek getiriyor ırmakçıma.
bir güzel yedi yemeği ama ben utandım :))) annecim az önce yemek yemiştin, yengecim hiç zahmet etme!, desem de burası yabancı yer mi? semacım deyip beni bir kenara ittiler ve ırmak hanım afiyetle bir tabak yemek yedi :)))
-denizanalaaı vaaa di mi annecim?
-dün vardı ama bugün gitmişlerdir ...
-uyumaya mı? :))))
-
9 Temmuz 2008 Çarşamba
esaa teyzeme gidelim annecim:)))
cumartesi günü esra teyzemize gidiyoruz.ırmak öyle mutlu ki.
doğa da dışarıya çıkıyoruz diye kahkahalar atıyor.
gittik. alperen ile oynadılar,itiştiler,yine oynadılar...
ırmak
-essa teyzem yedisin pastamı, diye ısrar edince esra teyzemiz pastamızı yedirdi..
doğamın uykusu gelmeseydi,biraz daha oturabilirdik ama eve gittiğimizde neredeyse yığılıp kaldılar.
yorulmuşlar kuzucuklarım.
esra teyzemiz birsürü şey almış kuzularıma.en hoşu da şapkaya karşı ırmakçımın verdiği tepkiydi.
-annecim,büyük şapka istemiyooom...
o kadar...:) büyük şapka istemiyormuş kuzum benim.
sen de esracım kafasının tepesine konacak bir şapka almıyorsun da gölgelikli,güzel mi güzel
güneş gelmesini engelleyen bir şapka alıyorsun...olacak şey mi ? :))))
ama pantolonu çok güzel.bir ara fotoğrafını çekip de koymalı sayfasına.
çok enterasan:))) aman ne kadar da güzel yakıştı.
esra teyzemize teşekkür ederiz.hem cumartesi günü için hem de cicilerimiz için :)
doğa da dışarıya çıkıyoruz diye kahkahalar atıyor.
gittik. alperen ile oynadılar,itiştiler,yine oynadılar...
ırmak
-essa teyzem yedisin pastamı, diye ısrar edince esra teyzemiz pastamızı yedirdi..
doğamın uykusu gelmeseydi,biraz daha oturabilirdik ama eve gittiğimizde neredeyse yığılıp kaldılar.
yorulmuşlar kuzucuklarım.
esra teyzemiz birsürü şey almış kuzularıma.en hoşu da şapkaya karşı ırmakçımın verdiği tepkiydi.
-annecim,büyük şapka istemiyooom...
o kadar...:) büyük şapka istemiyormuş kuzum benim.
sen de esracım kafasının tepesine konacak bir şapka almıyorsun da gölgelikli,güzel mi güzel
güneş gelmesini engelleyen bir şapka alıyorsun...olacak şey mi ? :))))
ama pantolonu çok güzel.bir ara fotoğrafını çekip de koymalı sayfasına.
çok enterasan:))) aman ne kadar da güzel yakıştı.
esra teyzemize teşekkür ederiz.hem cumartesi günü için hem de cicilerimiz için :)
kıkırdıyorlar :)))
dün akşam doğa duşunu aldı,yatağına yattı.ırmak doğanın park yatağının üstünden ona
ne yapıyor ise doğa kıkır kıkır kıkır kıkır aman allahım nazar değmesin ne güldü ne güldü:)
o güldükçe ırmakçım da ayrıca keyiflendi :)))
ben de ağzım açık öylece bakakaldım....
doğa gülmekten zor uyudu...ama keyifli uyudu :)))
çocukların gülerken çıkarttıkları mırıltılar ne kadar huzur veriyor,değil mi?
ne yapıyor ise doğa kıkır kıkır kıkır kıkır aman allahım nazar değmesin ne güldü ne güldü:)
o güldükçe ırmakçım da ayrıca keyiflendi :)))
ben de ağzım açık öylece bakakaldım....
doğa gülmekten zor uyudu...ama keyifli uyudu :)))
çocukların gülerken çıkarttıkları mırıltılar ne kadar huzur veriyor,değil mi?
4 Temmuz 2008 Cuma
saklıbahçede bir pazar sabahı

doğan arkadaşları ile tanışacaktı.doğam da kucağımdan inmeyince ırmakçım iyice huysuzlandı.ağladı,ağladı.sıkıldı.
çocukparkında oynarken erkek çocuklar kızımı ittiler,
bir ara baktım kuzum yerde :(
birlikte oynamayı öğrenecekler tabii de zaman alacağa benziyor...
işte o güne ait bir kare
birkaç saniyeliğine can oturdu da ırmak ile sallandılar.
yoksa o kadar hareketliler ki oturmaları ne mümkün...
dün gece eve girer girmez
-anne paaka götüecek misin?
-annecim çok geç oldu.bak saat 8 i geçiyor.
-ama söz veemiştin.
-biliyorum balım ama saat 6 ya toplantı koymuşlar.
servisle de gelemedim.nurgül teyzen de gidecek. acelesi varmış.(nedense işiniz olduğunda hep aceleleri vardır) ona yetişmek için çok koşturdum.yarın gitsek olmaz mı annecim, ha ne dersin?
-ama annecim söz veemiştin.
içim acıyor.doğru söylüyor.söz vermiştim.sözümü tutamıyorum.kızım da bana bunu hatırlatıyor.
iyice kahroluyorum.adım atacak halim yok.yığılıp kalacağım.o kadar yani.
o kadar yorgunum ki, toplantıdan sonra koşarak işyerinden çıkıyorum. elimde alışveriş torbaları.
yüküm ağır.taksi,vapur, taksi üçlemesi ile eve ulaşıyorum ama neredeyse uçarak geliyorum.
avrupa yakasından anadolu yakasına tam 1 saatte.onca trafiğe ve aktarmaya,elimdekilere rağmen..aklımda hep bakıcının sesi...kızım gelecek.kalamam daha fazla...normalden 10-15 dk.fazla kalamayacak diye yollarda perişan oluyorum.
bakıcının kızı gelecekmiş akşama.iki ev ileriden.çoook ağır misafir anlayacağınız.10 dk.fazla
kalamam diyor...8 i 10 geçe eve ulaştığımda başım dönmeye başlıyor.tansiyonum düştü herhalde...
bugün de başım dönüyor,gözlerim kararıyor.
bu tempo biraz daha böyle devam ederse kızlarımın büyüdüklerini göremeyeceğimden korkuyorum:(
-annecim çok geç oldu.bak saat 8 i geçiyor.
-ama söz veemiştin.
-biliyorum balım ama saat 6 ya toplantı koymuşlar.
servisle de gelemedim.nurgül teyzen de gidecek. acelesi varmış.(nedense işiniz olduğunda hep aceleleri vardır) ona yetişmek için çok koşturdum.yarın gitsek olmaz mı annecim, ha ne dersin?
-ama annecim söz veemiştin.
içim acıyor.doğru söylüyor.söz vermiştim.sözümü tutamıyorum.kızım da bana bunu hatırlatıyor.
iyice kahroluyorum.adım atacak halim yok.yığılıp kalacağım.o kadar yani.
o kadar yorgunum ki, toplantıdan sonra koşarak işyerinden çıkıyorum. elimde alışveriş torbaları.
yüküm ağır.taksi,vapur, taksi üçlemesi ile eve ulaşıyorum ama neredeyse uçarak geliyorum.
avrupa yakasından anadolu yakasına tam 1 saatte.onca trafiğe ve aktarmaya,elimdekilere rağmen..aklımda hep bakıcının sesi...kızım gelecek.kalamam daha fazla...normalden 10-15 dk.fazla kalamayacak diye yollarda perişan oluyorum.
bakıcının kızı gelecekmiş akşama.iki ev ileriden.çoook ağır misafir anlayacağınız.10 dk.fazla
kalamam diyor...8 i 10 geçe eve ulaştığımda başım dönmeye başlıyor.tansiyonum düştü herhalde...
bugün de başım dönüyor,gözlerim kararıyor.
bu tempo biraz daha böyle devam ederse kızlarımın büyüdüklerini göremeyeceğimden korkuyorum:(
anne esaa teyzemi aayalım mı?
akşam saat 20:30,balkondayız.
-annecim esaa teyzemi aayalım mı?
-aradım annecim ama evde yoktu,dışarıya çıkmış.
-aaba geçmişti ya ayaaından? iileşmiş olabili mi azaba?
-iyileşmiş annecim.ben sorddum ama sen de arar sorarsın,olur mu?
-oluuu...sonna...tamam, dedi.
neredeyse 1 ay oldu, esra teyzemizin ayağının üzerinden araba geçmişti.
unutmamış.özlemiş.aramak istiyor...şaşırdım kaldım.çok da sevindim ayrıca.
bugünlerde bir esra teyzemizi soruyor bir de meltem teyzemizi ve lokumla sütlaçı.
dün gece uykusu geldi.yatağına yatırdım.kendi koynumdan onun koltuk altlarına
iki bebek kuş koydum.sevdik önce bebek kuşları.sonra baktım ırmak onları koltuğunun
altından alıp yanına yatırıyor.
-annecim,buara yatıdım.lokumla sütlasın yanına.uyusunlar bilikte.büyüsünler,demez mi?
önce onları uyuttu.sonra da kendisi uyudu....
-annecim esaa teyzemi aayalım mı?
-aradım annecim ama evde yoktu,dışarıya çıkmış.
-aaba geçmişti ya ayaaından? iileşmiş olabili mi azaba?
-iyileşmiş annecim.ben sorddum ama sen de arar sorarsın,olur mu?
-oluuu...sonna...tamam, dedi.
neredeyse 1 ay oldu, esra teyzemizin ayağının üzerinden araba geçmişti.
unutmamış.özlemiş.aramak istiyor...şaşırdım kaldım.çok da sevindim ayrıca.
bugünlerde bir esra teyzemizi soruyor bir de meltem teyzemizi ve lokumla sütlaçı.
dün gece uykusu geldi.yatağına yatırdım.kendi koynumdan onun koltuk altlarına
iki bebek kuş koydum.sevdik önce bebek kuşları.sonra baktım ırmak onları koltuğunun
altından alıp yanına yatırıyor.
-annecim,buara yatıdım.lokumla sütlasın yanına.uyusunlar bilikte.büyüsünler,demez mi?
önce onları uyuttu.sonra da kendisi uyudu....
2 Temmuz 2008 Çarşamba
annecim,pokus yapsana :)
-annecim saslaaım daıldı,pokus yapsana.
-pokus?
-topuz olmasın:)
-tokus,pokus annecim :)))tokus,pokus :))
balkonda yerde oturup laflıyoruz.daha çok ırmakçım anlatıyor, ben dinliyorum.
annecim sen bana süpsiz versene :) gözler ışıl ışıl...
olur annecim,sen otur ben getireyim,
çok yannız kaadım ama ben...
yalnız da kalmayacak, ben de ona sürprizini getireceğim.nasıl olacaksa ?
-annecim bak doğa bana ne yaptı?
-ne yaptı annecim?
-yüzümü çizdi.
-canım benim çok acıdı mı?
-bak bak bak! yüzünü gösteriyor sinirle..doğam da sevmeyi bilemiyor daha,
tırnaklıyor kuzumu...ah doğa ah...çok tatlı cadı oldun ama sen.
ikinizi de yere yatırıp yesem yesem,doyamasam yine yesem :)))
-pokus?
-topuz olmasın:)
-tokus,pokus annecim :)))tokus,pokus :))
balkonda yerde oturup laflıyoruz.daha çok ırmakçım anlatıyor, ben dinliyorum.
annecim sen bana süpsiz versene :) gözler ışıl ışıl...
olur annecim,sen otur ben getireyim,
çok yannız kaadım ama ben...
yalnız da kalmayacak, ben de ona sürprizini getireceğim.nasıl olacaksa ?
-annecim bak doğa bana ne yaptı?
-ne yaptı annecim?
-yüzümü çizdi.
-canım benim çok acıdı mı?
-bak bak bak! yüzünü gösteriyor sinirle..doğam da sevmeyi bilemiyor daha,
tırnaklıyor kuzumu...ah doğa ah...çok tatlı cadı oldun ama sen.
ikinizi de yere yatırıp yesem yesem,doyamasam yine yesem :)))
30 Haziran 2008 Pazartesi
neler yaptık,neler...
son günlerde balkuşumun yaptıklarını sayfasına yazamadığımı biliyorum.yazdığımda da hangisini önceliklendirip yazacağım konusunda tereddütler yaşadım.
neler mi yaşıyoruz. özellikle servis güzergahını değiştirttik.böylece eve yarım saat erken gelebiliyorum.gelir gelmez de herikisini de hazırlayıp hemen parka gidiyoruz.nasıl mutlu oluyorlar,nasıl heyecanlanıyorlar anlatamam.
ırmak,heyecandan zıplıyor,doğam ise -kurulmuş,yerinde bir saniye durmayan o pembiş surat var ya-o hareketli bebiş gidiyor ve benim onun giyisilerini geitrmemi bekliyor.
sakin sakin..inanılır gibi değil değil mi?:)
biri kucağımda diğeri elimi tutarak uzun bir süre yürüyoruz.parkta ise kayılan yerden mi çıkmıyorlar, tırmanmıyorlar,neler yapıyorlar neler...
dönüşte de alışveriş yapıp evimize dönüyoruz.sırayla banyolarını yaptırıyorum. öyle sakin sıralarını bekliyorlar.doğam sudan çok keyif alıyor.ırmak ne kadar dikkat etsem de gözüne gelen sudan çok rahatsız.mızırdanıyor ama sonra bu keyfe,oyuna dönüşüyor.
-anne gözüme sabun gedi...
-geldi mi? :)))
-evet....
o zaman duşu yüzüne tutuyorum ki başlıyor gülmeye,kıkır kıkır...
bunun tekrarlanması için yine aynı şeyi söylüyor.
yine duşu yüzüne tutuyorum. gülüşüyoruz.bu banyo sonuna kadar böyle devam ediyor...
sonra uyku faslı.önce doğam uyuyor.onu uyuttuktan sonra ırmakçım ya salata ya meyve yedikten sonra çok şükür-üç gecedir,hiç aksatmadan-beraber yatağına yatıyoruz.ona masallar anlatıyorum.seviyorum seviyorum...mışıl mışıl uyuyor...öpüp koklayıp ayrılıyorum yanından ...
buradaki tatsız olan tekşey sabaha kadar çok terliyorlar...bir ırmakçımın bir doğamın üzerini değiştirmekten neredeyse gecelerim uykusuz geçiyor....çıplak yatırıp yatırmamakda kararsızım...o kadar çok yani...
cuma akşamı parka götürmedim.onun yerine balkonu düzenledim,hazır bakıcı evdeyken,onların yanındayken diye...
oyun evi yaptım onlara,balkonu yıkadım,kuruladım,halı da serdim yere...misler gibi oldu..çiçeklerimiz de camın kenarında...dün oyuncaklarımızı alıp oyun oynadık,yetmedi parka gittik...
ırmak bir ara salıncakta sallanırken içime doğmuş gibi,
-annecim iyi misin? dedim.
-midem bulanıyo,ateşim vaaa..demez mi,
aldım hemen, onu da doğayı da, doğru eve...yolda da su içirdim.
-bi yudumcuk daa veei misin annecim...
dedi...bir yudumcuk :)) daha içti sudan.
neyse kusma-ishal filan yok ama rengi gitti biranda..
ben de çok korktum ama maşallahı var kuşumun,çenesi hala çok sağlam :))))
hasta ama konuşmasına bir etkisi olmadı...:)))) bıcır bıcır...ta ki yatana karar.hatta babasını aradı
-baba geeeel..ben çok hasta oodum...
babası da geldi.geldiğinde beklediği kadar hasta olmadığını görünce şaşırdı tabii...ikisi de annemi istiyooz...anne....diye bana soluk aldırmadıklarında,
ama şimdi ben ağlıyacağım annecim,izin verirseniz bir duş alayım...lütfen tamam mı, diyerek içeride bir bağırtı-cıyaklama "sessizliği"bırakarak on dakikalığına ayrıldım ama elim ayağım titreyerek....biran önce susmalarını dileyerek..
babamız eve erken geldiğine geleceğine pişman oldu :)))
doğam mı?
iki gündür,ne zaman bana seslenmek istese
-anne, anne diyor.önce mem-me nin , sonra annişin yerini şimdi anne aldı:))) yakında ırmak gibi sema diye seslenmeye başlar...çok mutluyum...büyüdükçe daha bir keyifli mi oluyor ne?
hele birlikte oyun oynamak, ayrı bir keyif...
sağlıkla kalın,mutlu kalın :)
şimdilik bizden bu kadar...
neler mi yaşıyoruz. özellikle servis güzergahını değiştirttik.böylece eve yarım saat erken gelebiliyorum.gelir gelmez de herikisini de hazırlayıp hemen parka gidiyoruz.nasıl mutlu oluyorlar,nasıl heyecanlanıyorlar anlatamam.
ırmak,heyecandan zıplıyor,doğam ise -kurulmuş,yerinde bir saniye durmayan o pembiş surat var ya-o hareketli bebiş gidiyor ve benim onun giyisilerini geitrmemi bekliyor.
sakin sakin..inanılır gibi değil değil mi?:)
biri kucağımda diğeri elimi tutarak uzun bir süre yürüyoruz.parkta ise kayılan yerden mi çıkmıyorlar, tırmanmıyorlar,neler yapıyorlar neler...
dönüşte de alışveriş yapıp evimize dönüyoruz.sırayla banyolarını yaptırıyorum. öyle sakin sıralarını bekliyorlar.doğam sudan çok keyif alıyor.ırmak ne kadar dikkat etsem de gözüne gelen sudan çok rahatsız.mızırdanıyor ama sonra bu keyfe,oyuna dönüşüyor.
-anne gözüme sabun gedi...
-geldi mi? :)))
-evet....
o zaman duşu yüzüne tutuyorum ki başlıyor gülmeye,kıkır kıkır...
bunun tekrarlanması için yine aynı şeyi söylüyor.
yine duşu yüzüne tutuyorum. gülüşüyoruz.bu banyo sonuna kadar böyle devam ediyor...
sonra uyku faslı.önce doğam uyuyor.onu uyuttuktan sonra ırmakçım ya salata ya meyve yedikten sonra çok şükür-üç gecedir,hiç aksatmadan-beraber yatağına yatıyoruz.ona masallar anlatıyorum.seviyorum seviyorum...mışıl mışıl uyuyor...öpüp koklayıp ayrılıyorum yanından ...
buradaki tatsız olan tekşey sabaha kadar çok terliyorlar...bir ırmakçımın bir doğamın üzerini değiştirmekten neredeyse gecelerim uykusuz geçiyor....çıplak yatırıp yatırmamakda kararsızım...o kadar çok yani...
cuma akşamı parka götürmedim.onun yerine balkonu düzenledim,hazır bakıcı evdeyken,onların yanındayken diye...
oyun evi yaptım onlara,balkonu yıkadım,kuruladım,halı da serdim yere...misler gibi oldu..çiçeklerimiz de camın kenarında...dün oyuncaklarımızı alıp oyun oynadık,yetmedi parka gittik...
ırmak bir ara salıncakta sallanırken içime doğmuş gibi,
-annecim iyi misin? dedim.
-midem bulanıyo,ateşim vaaa..demez mi,
aldım hemen, onu da doğayı da, doğru eve...yolda da su içirdim.
-bi yudumcuk daa veei misin annecim...
dedi...bir yudumcuk :)) daha içti sudan.
neyse kusma-ishal filan yok ama rengi gitti biranda..
ben de çok korktum ama maşallahı var kuşumun,çenesi hala çok sağlam :))))
hasta ama konuşmasına bir etkisi olmadı...:)))) bıcır bıcır...ta ki yatana karar.hatta babasını aradı
-baba geeeel..ben çok hasta oodum...
babası da geldi.geldiğinde beklediği kadar hasta olmadığını görünce şaşırdı tabii...ikisi de annemi istiyooz...anne....diye bana soluk aldırmadıklarında,
ama şimdi ben ağlıyacağım annecim,izin verirseniz bir duş alayım...lütfen tamam mı, diyerek içeride bir bağırtı-cıyaklama "sessizliği"bırakarak on dakikalığına ayrıldım ama elim ayağım titreyerek....biran önce susmalarını dileyerek..
babamız eve erken geldiğine geleceğine pişman oldu :)))
doğam mı?
iki gündür,ne zaman bana seslenmek istese
-anne, anne diyor.önce mem-me nin , sonra annişin yerini şimdi anne aldı:))) yakında ırmak gibi sema diye seslenmeye başlar...çok mutluyum...büyüdükçe daha bir keyifli mi oluyor ne?
hele birlikte oyun oynamak, ayrı bir keyif...
sağlıkla kalın,mutlu kalın :)
şimdilik bizden bu kadar...
16 Haziran 2008 Pazartesi
annecim,sinek vaaa
-anecim,sinek vaa...
-şimdi alıp atarım,sen korkma balım..
-sinek,sen bana eziyet ettin (gözler dolu dolu...ağlamaklı ve sinirli...çok sinirli...),yazıkka olsun sana...sen beni ısıdın,bak ayaaım kaşınıyo,acıyo ....
bu kadar güzel cümleler benim balıma ait :))) onun gözleri dolu,benimkilerse mutluluktan dolu dolu :)))
-şimdi alıp atarım,sen korkma balım..
-sinek,sen bana eziyet ettin (gözler dolu dolu...ağlamaklı ve sinirli...çok sinirli...),yazıkka olsun sana...sen beni ısıdın,bak ayaaım kaşınıyo,acıyo ....
bu kadar güzel cümleler benim balıma ait :))) onun gözleri dolu,benimkilerse mutluluktan dolu dolu :)))
9 Haziran 2008 Pazartesi
neden?
çok uzun süredir düşünüyorum;sadece düşünüyorum.neden yazdığımı düşünüyorum.neden yazmadığımı.neleri yazdığımı,neleri yazamadığımı.bu sayfa benim için çok özel.
kızım çünkü çok özel.ve sadece benim için çok özel olan kişilerin bu sayfadaki karalamalarımı okumasını istiyorum.
üzerimizdeki kirlerden bir türlü arınamadığımız bir düzlemde,bu sayfa temiz kalsın istiyorum.kirlensin istemiyorum.
davetimi kabul eden,soluğuma soluk katan,okuyamadığını ileten,katılmak isteyen tüm dostlarıma teşekkür ediyorum.iyi ki varsınız.
sadece bir anne olarak...ön takısı olmadan bir anne hissiyle yazıyorum...
sevgilerimi gönderiyorum.
kızım çünkü çok özel.ve sadece benim için çok özel olan kişilerin bu sayfadaki karalamalarımı okumasını istiyorum.
üzerimizdeki kirlerden bir türlü arınamadığımız bir düzlemde,bu sayfa temiz kalsın istiyorum.kirlensin istemiyorum.
davetimi kabul eden,soluğuma soluk katan,okuyamadığını ileten,katılmak isteyen tüm dostlarıma teşekkür ediyorum.iyi ki varsınız.
sadece bir anne olarak...ön takısı olmadan bir anne hissiyle yazıyorum...
sevgilerimi gönderiyorum.
5 Haziran 2008 Perşembe
anne
doğam anne, dedi...doğam anne,dedi...
bab ba diyordu da anne demiyordu, dikkat ediyorum.aslında cumartesi gününden beri zorluyordu kendisini.dün akşam daha bir güzel söyledi.
anne..anne..anne..:)))
bab ba diyordu da anne demiyordu, dikkat ediyorum.aslında cumartesi gününden beri zorluyordu kendisini.dün akşam daha bir güzel söyledi.
anne..anne..anne..:)))
3 Haziran 2008 Salı
annecim,bunun güselliğine bakaa mısın?
- anne ben acıktım, bana pilav yapa mısın?
- annecim,çok güzel taze fasulye var,salata var,pilav ağır gelebilir bu saatte (sa: 21:25)
- oluu annecim...,
- hadi gel oturalım mı? annecim,ben hazırlamıştım masayı
- tamam :)))
tabağına salata koyuyorum,diğerine de taze fasulye
eline minicik bir kalaba (salatalık) almış,
- annecim,bunun güselliğine bakaa mısın? kalaba :)))
gözleri ışıl ışıl, nasıl da güzel bir ifade,nasıl da güzel gülen gözlerle elindeki minik salatalığa olan sevgisini gösteriyor...
canım balkuşum benim...:))) ben de öptüm,öptüm,doyamadım ne sarılmaya ne de öpmeye,mis kokusunu içime çekmeye...:)))
güzelce hem yemeğini yedi,biraz kaldı tabağında ama lafı edilecek bir miktar değildi,hem de salata tabağındakileri bitirmişti.sevindim bende.keşke her zaman böyle yese...
neyse bu günleri de görmeye başladık ya,nazar değmesin kuzuma...:)))
sevgilerim tüm prematurebebek annelerine ve kuzucuklarına,
- annecim,çok güzel taze fasulye var,salata var,pilav ağır gelebilir bu saatte (sa: 21:25)
- oluu annecim...,
- hadi gel oturalım mı? annecim,ben hazırlamıştım masayı
- tamam :)))
tabağına salata koyuyorum,diğerine de taze fasulye
eline minicik bir kalaba (salatalık) almış,
- annecim,bunun güselliğine bakaa mısın? kalaba :)))
gözleri ışıl ışıl, nasıl da güzel bir ifade,nasıl da güzel gülen gözlerle elindeki minik salatalığa olan sevgisini gösteriyor...
canım balkuşum benim...:))) ben de öptüm,öptüm,doyamadım ne sarılmaya ne de öpmeye,mis kokusunu içime çekmeye...:)))
güzelce hem yemeğini yedi,biraz kaldı tabağında ama lafı edilecek bir miktar değildi,hem de salata tabağındakileri bitirmişti.sevindim bende.keşke her zaman böyle yese...
neyse bu günleri de görmeye başladık ya,nazar değmesin kuzuma...:)))
sevgilerim tüm prematurebebek annelerine ve kuzucuklarına,
2 Haziran 2008 Pazartesi
kaykaya gidelim annecim:)
-annecim,uyuyalım mı? doğa uyudu.sen de uyu istersen...sonra yemeğimizi yiyelim,hemen parka gidelim,ne dersin? nasıl bir program?
-tamam annecim...ben hemen uyuyayım,uyanayım,gidelim...
uyudu da.onlar uyurken ben de ne kadar iş varsa yapılacak yaptım.etrafta olmadıklarında heriş o kadar kısa sürede tamamlanıyor ki...mesela doğayı bin defa ütü masasına tırmanırken alıp,odaya götürmek durumunda kalmıyorum ya da masanın üstünde sürahiyi aşağıya boşaltırken alıp üstünü değiştirmek ve yerleri silmek durumunda da kalmıyorum...ne bileyim aklıma gelmiyor ki...masaya çıkmasın diye sandalyeleri uzaklaştırdığım yerden sürükleyerek masaya yaklaştırmaya çalışıp bu sefer de kitaplığı boşaltması ve bu keyifli haline dalıp diğer işlerin yapılamaması...mutfak dolaplarında lastik gördüm geçen gün..önce şaşırdım.ben ırmakçımı büyütürken hiç biryere prizler dahil koruma koymamıştım.birkere söylerdim,anlatırdım ve ne prizlere parmağını soktu ne de bir dolabı boşalttı.şimdilerde dolabını,çekmecelerini düzeltmek adına biraz ortalığı karıştırıyor ama o kadar. onun ilgisi müzik -dans ,resim-boya kalemleriydi.öyle mutfak dolaplarını tencere-tava ya da bir mutfakta olabilecek her ne var ise onu yerinden almak,çekmeceleri açıp kapatmak,tırmanmak..hiç hatırlamıyorum.
doğam bambaşka...inanılır gibi değil bazen yaptıkları...bir saniye arkanı dönme..ya da bir kapıyı açık bırakma...anında kayboluyor.prizler mi? hepsinde bebek kilidi var.buna rağmen o minicik parmakları ile onları sökmeye çalışıyor...ev sinema sistemimiz vardı;vardı diyorum artık yok...o kadar ki üzerinde olduğundan sürekli,ne yaptıysak engelleyemediğimiz için bir de geçen gün üzerinden düşmüş tabii, bakıcımız da kaldırmış...:)))
bu haftasonu mesela evde iki kere doğayı aradık:))
ırmakla beraber içerdeyiz,hemen geliyoruz annecim sen de burada oyuncaklarınla oyna,dedik ve diğer odaya gidip gelmemiz,ırmak.ın işini halletmemiz 2-3 dakika sürmemiştir.salona döndüğümüzde doğam yoktu.doğacım neredesin? ses yok...annecim neredesin? yok...ne mutfak balkonu kaldı bakmadığım ne de koltuk altları..yok yok...biz içerideki odaya gidince o da kendi odasına gidip iki dolabın arasına girmiş, oturuyor...aklım çıktı...ses de vermiyor ki cadı...:)))ırmakçımı da ayartıyor..ikisi de azıyorlar anlayacağınız ama dün beni çok şaşıttılar.
uyandılar,yemekler yenildi.5 dk.içinde hazırladım.ve doğam kucağımda ırmakçım da elimden tuttu ve biz parka gittik. o kadar güzel oynadılar ki hayran kaldım.hel de saat yediye gelirken bir iki aile kalmıştık.sessiz,sakin, giden misafir sonrasındaki salon sessizliği.biz doğamla oturduk,dinlendik.ırmak sallandı.tırmandı..doğa kendisi kaydı,o da tırmandı..çok ama çok keyif aldım.onlar da çok mutlu oldular ben de ve bana o kadar iyi geldi ki..bir saat daha kalabilirdik ama bu sefer de uyku saatleri bozulacaktı.eve dönerken de hiç sorun çıkartmadılar.gittik bir güzel de alışverişimizi yaptık."ihtiyar delikanlı"nevzat amcamız bizi eve kadar bıraktı.üstelik para bile almayacaktı ama zorla verdik taksi parasını :))) böyle insanlar da var hala :))) selam verdiğin manavın,kasabın "saygıda kusur etmeyen eş-dost" da olunca yaşadığın yerde pek bir keyifli oluyor herşey. yalıtılmış surlarla çevrili sitelerde değiliz henüz...mütevazi bir semtte,mütevazi bir evde yaşıyoruz..çok şükür ki seviyoruz,seviliyoruz ve gülümseyen insanlarla birarada yaşıyoruz :)))
kendime geldim mi? evet,bu haftasonu bana çok iyi geldi.hem de inanılmaz iyi geldi :)))
-tamam annecim...ben hemen uyuyayım,uyanayım,gidelim...
uyudu da.onlar uyurken ben de ne kadar iş varsa yapılacak yaptım.etrafta olmadıklarında heriş o kadar kısa sürede tamamlanıyor ki...mesela doğayı bin defa ütü masasına tırmanırken alıp,odaya götürmek durumunda kalmıyorum ya da masanın üstünde sürahiyi aşağıya boşaltırken alıp üstünü değiştirmek ve yerleri silmek durumunda da kalmıyorum...ne bileyim aklıma gelmiyor ki...masaya çıkmasın diye sandalyeleri uzaklaştırdığım yerden sürükleyerek masaya yaklaştırmaya çalışıp bu sefer de kitaplığı boşaltması ve bu keyifli haline dalıp diğer işlerin yapılamaması...mutfak dolaplarında lastik gördüm geçen gün..önce şaşırdım.ben ırmakçımı büyütürken hiç biryere prizler dahil koruma koymamıştım.birkere söylerdim,anlatırdım ve ne prizlere parmağını soktu ne de bir dolabı boşalttı.şimdilerde dolabını,çekmecelerini düzeltmek adına biraz ortalığı karıştırıyor ama o kadar. onun ilgisi müzik -dans ,resim-boya kalemleriydi.öyle mutfak dolaplarını tencere-tava ya da bir mutfakta olabilecek her ne var ise onu yerinden almak,çekmeceleri açıp kapatmak,tırmanmak..hiç hatırlamıyorum.
doğam bambaşka...inanılır gibi değil bazen yaptıkları...bir saniye arkanı dönme..ya da bir kapıyı açık bırakma...anında kayboluyor.prizler mi? hepsinde bebek kilidi var.buna rağmen o minicik parmakları ile onları sökmeye çalışıyor...ev sinema sistemimiz vardı;vardı diyorum artık yok...o kadar ki üzerinde olduğundan sürekli,ne yaptıysak engelleyemediğimiz için bir de geçen gün üzerinden düşmüş tabii, bakıcımız da kaldırmış...:)))
bu haftasonu mesela evde iki kere doğayı aradık:))
ırmakla beraber içerdeyiz,hemen geliyoruz annecim sen de burada oyuncaklarınla oyna,dedik ve diğer odaya gidip gelmemiz,ırmak.ın işini halletmemiz 2-3 dakika sürmemiştir.salona döndüğümüzde doğam yoktu.doğacım neredesin? ses yok...annecim neredesin? yok...ne mutfak balkonu kaldı bakmadığım ne de koltuk altları..yok yok...biz içerideki odaya gidince o da kendi odasına gidip iki dolabın arasına girmiş, oturuyor...aklım çıktı...ses de vermiyor ki cadı...:)))ırmakçımı da ayartıyor..ikisi de azıyorlar anlayacağınız ama dün beni çok şaşıttılar.
uyandılar,yemekler yenildi.5 dk.içinde hazırladım.ve doğam kucağımda ırmakçım da elimden tuttu ve biz parka gittik. o kadar güzel oynadılar ki hayran kaldım.hel de saat yediye gelirken bir iki aile kalmıştık.sessiz,sakin, giden misafir sonrasındaki salon sessizliği.biz doğamla oturduk,dinlendik.ırmak sallandı.tırmandı..doğa kendisi kaydı,o da tırmandı..çok ama çok keyif aldım.onlar da çok mutlu oldular ben de ve bana o kadar iyi geldi ki..bir saat daha kalabilirdik ama bu sefer de uyku saatleri bozulacaktı.eve dönerken de hiç sorun çıkartmadılar.gittik bir güzel de alışverişimizi yaptık."ihtiyar delikanlı"nevzat amcamız bizi eve kadar bıraktı.üstelik para bile almayacaktı ama zorla verdik taksi parasını :))) böyle insanlar da var hala :))) selam verdiğin manavın,kasabın "saygıda kusur etmeyen eş-dost" da olunca yaşadığın yerde pek bir keyifli oluyor herşey. yalıtılmış surlarla çevrili sitelerde değiliz henüz...mütevazi bir semtte,mütevazi bir evde yaşıyoruz..çok şükür ki seviyoruz,seviliyoruz ve gülümseyen insanlarla birarada yaşıyoruz :)))
kendime geldim mi? evet,bu haftasonu bana çok iyi geldi.hem de inanılmaz iyi geldi :)))
31 Mayıs 2008 Cumartesi
ayakkabı
balkuşum büyüyor,ayakkabılar küçük geliyor artık.geçen seneki spor ayakkabıları bu sene olmuyor tabii ki...biz de bakıcımız ben haftasonu 2 saatliğine gelebilirim,deyince hemen soluğu spor mağazasında alıyoruz.geçen senekinin 1 numara büyüğünü istiyorum hemen.
berivan ablamız getiriyor ayakkabıyı,cüneyt abimiz de numaranın ayak yapısınına uygunluğuna kanaat getirdikten sonra,aynısının bir küçüğünü doğam için alalım istiyorum.bu mağazada yok.hemen çocuk gönderiyorlar diğer mağazaya ve biz bekliyoruz.
ırmak eline 17 numara bir ayakkabı almış,
-annecim ayakkabını sıkatısın mı?
-çıkartırım annecim ama o ayakkabı sanki benim için biraz küçük! :)
-olsun annecim,deneyelim,
-istersen büyük numaralar arkamızdaki raflarda,onlardan birini getirebilirsin :)
şaşırıyor.elindeki o minik ayakkabıyı bana denetmek için neler yapıyor neler :) çok eğlendik bekleme zamanında...doğamın ayakkabısı da geldi.aldık ve çıktık.
doğru pastaneye."çikolatalı meyve parçacıklı masum top kek" ve meyve suyu yedi kuzucum.soluklandık biraz.sonra da evimize yürüdük.
neyse ki kışlık ayakkabılarından kurtulduk.yazlıklar yavaş yavaş yenileneceğe benziyor.zira büyümüş benim kuzucum :)))
çok hoşuma gidiyor;pantolunun paçalarının kısaldığını,ayakkabılarının ayağına olmadığını,
t-sirtlerin daraldığını görmek çook keyifliymiş...ne diyeyim...mutlu oldum,yine :)
berivan ablamız getiriyor ayakkabıyı,cüneyt abimiz de numaranın ayak yapısınına uygunluğuna kanaat getirdikten sonra,aynısının bir küçüğünü doğam için alalım istiyorum.bu mağazada yok.hemen çocuk gönderiyorlar diğer mağazaya ve biz bekliyoruz.
ırmak eline 17 numara bir ayakkabı almış,
-annecim ayakkabını sıkatısın mı?
-çıkartırım annecim ama o ayakkabı sanki benim için biraz küçük! :)
-olsun annecim,deneyelim,
-istersen büyük numaralar arkamızdaki raflarda,onlardan birini getirebilirsin :)
şaşırıyor.elindeki o minik ayakkabıyı bana denetmek için neler yapıyor neler :) çok eğlendik bekleme zamanında...doğamın ayakkabısı da geldi.aldık ve çıktık.
doğru pastaneye."çikolatalı meyve parçacıklı masum top kek" ve meyve suyu yedi kuzucum.soluklandık biraz.sonra da evimize yürüdük.
neyse ki kışlık ayakkabılarından kurtulduk.yazlıklar yavaş yavaş yenileneceğe benziyor.zira büyümüş benim kuzucum :)))
çok hoşuma gidiyor;pantolunun paçalarının kısaldığını,ayakkabılarının ayağına olmadığını,
t-sirtlerin daraldığını görmek çook keyifliymiş...ne diyeyim...mutlu oldum,yine :)
30 Mayıs 2008 Cuma
sade ve bol köpüklü kahve keyfi
gizem geldi geçen akşamüstü.güzel can.ın güzel annesi...yarım saat,sadece yarım saat ama dolu dolu yarım saat...
hem kahve hem de gizem çok iyi geldi bana.
demek ki gizem.in sürpriz ziyateri,nezaketi, akşamüstükahvesi,bol köpüklü ve sade de olduğunda çok ama çook tatlı oluyormuş.teşekkür ederim gizemcim.çok iyi geldin bana...hem bilsen içimde ne fırtınalar kopuyordu bugünlerde...kopan kanayan yerlerime merhem oldun...
hoşgeldin,sefalar getirdin:)))
hem kahve hem de gizem çok iyi geldi bana.
demek ki gizem.in sürpriz ziyateri,nezaketi, akşamüstükahvesi,bol köpüklü ve sade de olduğunda çok ama çook tatlı oluyormuş.teşekkür ederim gizemcim.çok iyi geldin bana...hem bilsen içimde ne fırtınalar kopuyordu bugünlerde...kopan kanayan yerlerime merhem oldun...
hoşgeldin,sefalar getirdin:)))
kuzumun ateşi düşmüyor
kuzumun ateşini düşüremedik iki gündür.hele de geceleri çok artıyor.neredeyse çıplak yatırıyorum.incecik bir body,sabaha karşı da pijamasının altını giydiriyorum.
atlatsak şu zor günleri hep beraber...çok ihtiyacımız var güzel sarısıcak günlere...
atlatsak şu zor günleri hep beraber...çok ihtiyacımız var güzel sarısıcak günlere...
29 Mayıs 2008 Perşembe
uykusuz gecelerimiz
birkaç gecedir ben uyuyamıyordum,kimseye hakettiğinden fazla anlam yüklemeyeceksin aslında ama bu herzaman mümkün olamıyor,değer veriyorsunuz ve haketmediğinin farkına vardığınızda da çoktan iş işten geçmiş oluyor ve "olan size oluyor".
üzüntüden uyuyamıyorsunuz başka bir nedeni yok ve neden haketmedikleri halde insanlara fazla değer verdiğini düşünerek boşuna kahroluyorsunuz.
kendinize kızıyor,kırılıyorsunuz.bu böyle unutuluncaya kadar devam ediyor...ta ki ....
gözler şişmiş,buğulu,halsiz bir güne başlamanın verdiği sıkıntıya bir de bebeğinizin hastalığı eklenince iyice harap oluyorsunuz.
dün gece doğam uykusundan ağlayarak uyandı.mamasını yemedi,uyumadı, kucağımdan bir saniye bile inmeden sabah ezanında yorgunluktan bitkin bir halde uykuya daldı.belki de fitilin etkisiyle biraz sakinleşti...
doğam bağırarak uyandığında,ırmakçığımı da uyandırdı.dalga etkisiyle her ikisi de kucağımdan inmeden geçen bir saat sonrasında ırmakçım kendi yatağına yatıp uyudu...acıdı benim halime herhalde...vicdanlı yavrum benim :))
bir yumak olduk dün gece;öyle ki onlar sımsıkı sarıldılar bana,ben onlara,
ne de çok özlemişiz öyle gecenin bir vakti,serin hava sımsıcacık sarılma iyi geldi bana da onlara da :)))çok iyi geldi hem de,
zor günler geçiyoruz kızlarım ve ben...onlar aksırıyor,atıyorlar mikroplarını dışarıya,ateşleniyorlar,kusuyorlar,derken rahatlıyorlar,
keşke ben de diyorum, ben de bir kere aksırdığımda çıksa tüm içimdeki o ağu dışarıya da ben de rahatlasam şöyle bir kerecik nefes alsam mutlulukla,taze bahar havası lezzetinde,serinsıcak ...
onlar sağlıklı olsunlar da ben atlatırım nasıl olsa...hele de bu yaştan sonra hiç çekesim yok kimsenin ne bir kaprisini ne de eğreti duruşunun ardındaki sinsiliği..hel de farkettikten sonra...mümkün mü başkası bu satten sonra?
hatırladıkça içimin acısı artıyor ya...
değmez diyerek geçiştiriyorum ....
değmezmiş hakikatende...çektirilen fotoğraf karelerinde nasıl da net herşey aslında,"birbirlerini anlayanlar" sosyal statü,sınıf aynı olunca daha bir farklı sarılıyorlar birbirlerine,eee ne de olsa çok şeyleri var kaybedecekleri bu hayatta...mor ayakkabı ve bluzden başka,her bluze ayrı ayakkabı olunca :)))
bir de süslü tokalar,kemerler,bağıran markayım ben markayım "etiketteki yaftayım" olmazsa bunlar size selam bile vermem acınacak bakışlardaki ezilmiş, olmayan kişiliklerinden başka,kullanılan parfüm şişesi,
lüks arabalardan ve birer kopyabarbiler olunca,eee kocalarına da yaslanınca,
sarsılacak sınıf,statü ve daha da fazlası...
bir arkadaşımın öğüdüydü...hatırladım ama..onu da zayi etmeyeceğim onlara...
değmezmiş...çok yazık ki değmezmiş...anladım ama hatırıma geldikçe daha çok yazacağım ben bu konuda...
üzüntüden uyuyamıyorsunuz başka bir nedeni yok ve neden haketmedikleri halde insanlara fazla değer verdiğini düşünerek boşuna kahroluyorsunuz.
kendinize kızıyor,kırılıyorsunuz.bu böyle unutuluncaya kadar devam ediyor...ta ki ....
gözler şişmiş,buğulu,halsiz bir güne başlamanın verdiği sıkıntıya bir de bebeğinizin hastalığı eklenince iyice harap oluyorsunuz.
dün gece doğam uykusundan ağlayarak uyandı.mamasını yemedi,uyumadı, kucağımdan bir saniye bile inmeden sabah ezanında yorgunluktan bitkin bir halde uykuya daldı.belki de fitilin etkisiyle biraz sakinleşti...
doğam bağırarak uyandığında,ırmakçığımı da uyandırdı.dalga etkisiyle her ikisi de kucağımdan inmeden geçen bir saat sonrasında ırmakçım kendi yatağına yatıp uyudu...acıdı benim halime herhalde...vicdanlı yavrum benim :))
bir yumak olduk dün gece;öyle ki onlar sımsıkı sarıldılar bana,ben onlara,
ne de çok özlemişiz öyle gecenin bir vakti,serin hava sımsıcacık sarılma iyi geldi bana da onlara da :)))çok iyi geldi hem de,
zor günler geçiyoruz kızlarım ve ben...onlar aksırıyor,atıyorlar mikroplarını dışarıya,ateşleniyorlar,kusuyorlar,derken rahatlıyorlar,
keşke ben de diyorum, ben de bir kere aksırdığımda çıksa tüm içimdeki o ağu dışarıya da ben de rahatlasam şöyle bir kerecik nefes alsam mutlulukla,taze bahar havası lezzetinde,serinsıcak ...
onlar sağlıklı olsunlar da ben atlatırım nasıl olsa...hele de bu yaştan sonra hiç çekesim yok kimsenin ne bir kaprisini ne de eğreti duruşunun ardındaki sinsiliği..hel de farkettikten sonra...mümkün mü başkası bu satten sonra?
hatırladıkça içimin acısı artıyor ya...
değmez diyerek geçiştiriyorum ....
değmezmiş hakikatende...çektirilen fotoğraf karelerinde nasıl da net herşey aslında,"birbirlerini anlayanlar" sosyal statü,sınıf aynı olunca daha bir farklı sarılıyorlar birbirlerine,eee ne de olsa çok şeyleri var kaybedecekleri bu hayatta...mor ayakkabı ve bluzden başka,her bluze ayrı ayakkabı olunca :)))
bir de süslü tokalar,kemerler,bağıran markayım ben markayım "etiketteki yaftayım" olmazsa bunlar size selam bile vermem acınacak bakışlardaki ezilmiş, olmayan kişiliklerinden başka,kullanılan parfüm şişesi,
lüks arabalardan ve birer kopyabarbiler olunca,eee kocalarına da yaslanınca,
sarsılacak sınıf,statü ve daha da fazlası...
bir arkadaşımın öğüdüydü...hatırladım ama..onu da zayi etmeyeceğim onlara...
değmezmiş...çok yazık ki değmezmiş...anladım ama hatırıma geldikçe daha çok yazacağım ben bu konuda...
28 Mayıs 2008 Çarşamba
annem benim,güzel annem benim:)))
pencerede bekliyordu beni dün akşam.ben de onu görmeyi istiyordum bir o kadar ancak beni gördüğündeki sevinci/benim sevincimbirleşince o percerede ben sokakta başladık konuşmaya...
gel, diyordu bana.hemen gel.gitme sakın.tamam annecim dedim,geliyorum,dedim,kapıya yöneldiğimde kıyameti koparttı.uçarak gelmemi istiyordu:)) ikna edemedik tabi, ne ben ne de bakıcımız...
-annecim nasıl pencereden geleyim,her akşam kapıdan giriyorum ya :)))
-annecim gel,gitme...gitme anne...
-aşkım geliyorum,kapıyı açar mısın bana?
benim gideceğimi sandı,ta ki, ben kapıdan içeriye girinceye kadar...
şaşkın bebeğim benim...keşke uçarak girebilseydim içeriye de akmasaydı o gözyaşların...
özlüyorum ben de sizi hem de çok,ama şu zorunlu çalışma meselesi yok mu?
çok can sıkıcı ya...az kaldı annecim...iki saat sonra evdeyim...:)))
gel, diyordu bana.hemen gel.gitme sakın.tamam annecim dedim,geliyorum,dedim,kapıya yöneldiğimde kıyameti koparttı.uçarak gelmemi istiyordu:)) ikna edemedik tabi, ne ben ne de bakıcımız...
-annecim nasıl pencereden geleyim,her akşam kapıdan giriyorum ya :)))
-annecim gel,gitme...gitme anne...
-aşkım geliyorum,kapıyı açar mısın bana?
benim gideceğimi sandı,ta ki, ben kapıdan içeriye girinceye kadar...
şaşkın bebeğim benim...keşke uçarak girebilseydim içeriye de akmasaydı o gözyaşların...
özlüyorum ben de sizi hem de çok,ama şu zorunlu çalışma meselesi yok mu?
çok can sıkıcı ya...az kaldı annecim...iki saat sonra evdeyim...:)))
21 Mayıs 2008 Çarşamba
inadına açıyo,yaa:(
ilk önce anlamadım,tekrarlamasını istediğimde ise kulaklarıma inanamadım.
dün akşam ben doğamı uyutuyordum, bildiğiniz üzere ırmakçım da alisini alıp yanımıza geliyor.geldi.doğam birkaç dakika içinde neredeyse ,haftasonunun verdiği yorgunluk/yoğunluk dolayısıyla da hafif bir kırgınlıkla mızırdana mızırdana uyuyacakken babaları geldi.bizim daha doğrusu ırmakçımın kapattığı televizyonu açtı.
gelir gelmez neden açılırsa o televizyon, hiç anlamıyorum ya.bir tür alışkanlık ya da bağımlılık olsa gerek.hiç sevemedim televizyonu.ne sesine ne de varlığına tahammülüm yok.
ırmak da kardeşi ve ali uyanmasınlar,ses olmasın diye yavrum gidip kapatmıştı.
neyse,tv. açıldı ya ırmak da bana dönüp,
-ben tenzavayı kapatıyoom, inadına açıyo,ali uyanacak,doğa uyanacak,dedi..
-anlamadım annecim,ne dedim..daha doğrusu başını anlamadım,
-inadına anne, inadına tenzavayı açıyo babam,
-tamam annecim, çok ses gelmiyor,uyurlar böyle,dediğimde çok geçti,içeriye babasına fırça atmaya çoktan gitmişti bile..
-baba tenzavayı niye astın?ben kapatıyoom sen açıyon, oomaz ki, ali uyana, doğa uyana..
gitti tv.yi kapattı. bunun üzerine babası tv.yi tekrar açtı ama artık olan olmuştu.ırmakla başladılar tartışmaya...
sonuç mu?
aliyi bilmem ama doğam çoktan uyandı ve uyuması bir yarım saat kadar daha sürdü...
ve diğer bir sonuç,doğam ne kadar geç uyursa ırmakçımla o kadar az ilgilenebiliyorum bu da beni çok ama çok üzüyor...
dün geceki incimiz de "inadına" üzerineydi...
inadına aşk, dedim ırmakçıma kucağımda oturttuğumda.yemekte..saat de ona gelirken,gözleri de kapanmaya başlamışken...inadına aşk annecim bizimkisi...
anlamadı ama nasıl olsa büyüyecek.ona anlatacağım inadına aşk ile ne demek? istediğimi...
daha vakti var:)daha çok erken :)
dün akşam ben doğamı uyutuyordum, bildiğiniz üzere ırmakçım da alisini alıp yanımıza geliyor.geldi.doğam birkaç dakika içinde neredeyse ,haftasonunun verdiği yorgunluk/yoğunluk dolayısıyla da hafif bir kırgınlıkla mızırdana mızırdana uyuyacakken babaları geldi.bizim daha doğrusu ırmakçımın kapattığı televizyonu açtı.
gelir gelmez neden açılırsa o televizyon, hiç anlamıyorum ya.bir tür alışkanlık ya da bağımlılık olsa gerek.hiç sevemedim televizyonu.ne sesine ne de varlığına tahammülüm yok.
ırmak da kardeşi ve ali uyanmasınlar,ses olmasın diye yavrum gidip kapatmıştı.
neyse,tv. açıldı ya ırmak da bana dönüp,
-ben tenzavayı kapatıyoom, inadına açıyo,ali uyanacak,doğa uyanacak,dedi..
-anlamadım annecim,ne dedim..daha doğrusu başını anlamadım,
-inadına anne, inadına tenzavayı açıyo babam,
-tamam annecim, çok ses gelmiyor,uyurlar böyle,dediğimde çok geçti,içeriye babasına fırça atmaya çoktan gitmişti bile..
-baba tenzavayı niye astın?ben kapatıyoom sen açıyon, oomaz ki, ali uyana, doğa uyana..
gitti tv.yi kapattı. bunun üzerine babası tv.yi tekrar açtı ama artık olan olmuştu.ırmakla başladılar tartışmaya...
sonuç mu?
aliyi bilmem ama doğam çoktan uyandı ve uyuması bir yarım saat kadar daha sürdü...
ve diğer bir sonuç,doğam ne kadar geç uyursa ırmakçımla o kadar az ilgilenebiliyorum bu da beni çok ama çok üzüyor...
dün geceki incimiz de "inadına" üzerineydi...
inadına aşk, dedim ırmakçıma kucağımda oturttuğumda.yemekte..saat de ona gelirken,gözleri de kapanmaya başlamışken...inadına aşk annecim bizimkisi...
anlamadı ama nasıl olsa büyüyecek.ona anlatacağım inadına aşk ile ne demek? istediğimi...
daha vakti var:)daha çok erken :)
20 Mayıs 2008 Salı
annenem bana kek yapmıştıı,böek yapmıştıı :)
iki minik kuşumu aldım,haftasonu tatili için anneannemizin yanına gittik.
doğam otobüste uyudu,ırmak bisküvi yedi,konuştu, konuştu, su şişesiyle oynadı,üzerine su döktü,kapağıyla oynadı derken 2 saatlik minik yolculuğumuz çok şükür ki sorunsuz (kusmadan)tamamlandı.
-annecim bisküvileri yiyorsun ama yemek yiyemeyeceksin.annenen bize çok güzel şeyler yapmıştır.
-annenem bana kek yapmıştıı annecim, böek yapmıştııı,teyzem pasta yamıştııı,
-evet annecim,istersen bisküvilere biraz ara verelim,gidince yemek yiyemeyeceksin ne dersin?
-biimemem ki :)))
yedi hepsini, bir paket bisküviyi yedi, bitirdi.
evet, üzerine zar zor bir kase çorba içti o da anneannesinin hatırına.
yoksa bir paket bisküvinin üzerine yemezdi...
o kadar çok özlemişki anneannesini, anneme ismiyle hitap ediyor,
benim annenem,canım annenem diye seslendikçe annemim gözleri doluyordu.
güzel keyifli bir haftasonuydu.dönüşümüz de güzeldi.
doğam yine uyudu (özellikle uyku saatine denk getirdim)
akşamüzeri de esra teyzemiz aradı.alperen ile birlikte parkta kuşları beslediler.
koştular,koştular,kaykaya tersten çıkmaya çalıştılar,kaymadılar, merdivenlerden inip çıktılar derken evde sızıp kaldılar :)))
benim durumum mu? hiç sormayın..ya da ne siz sorun ne de ben anlatayım...:)
zira ben de başlarsam anlatmaya tadı damağımızda kalan haftasonunun yorgunluklar, yıkanan-toplanan,yıkanan-toplanan ve bitmedendiğerleritekraryıkanan -toplanmadan balkondaserili bırakılançamaşırlardan,biriken ütülerin sadece birkısmının tamamlanmasından vs.v.s. den bahsedeceğim ki, gölgelemeyelim güzellikleri iş güçle...
yorucu da olsa güzeldi,keyifliydi...
benim adıma 3 günlük tatil sonrası için çok şaşırtıcı olan bir durum,bu sefer eve çığlık atmadan girdim...ruhumu yücelterek temizledim,çocuklarımla ilgilendim..güldüm,eğlendim:)
telkin güzel bie sanat.önce kendimi telkin ettim, ve hiç durmadan buna devam ettim.
sonuç...akşamüzeri ikisini de alıp parka götürme cesareti ve sonrası çıkacak bintane işi düşünmemeye çalışma,
ve
sonuç:çok mutluyum :)))bir de gözlerim iyileşmiş olsaydı :(((
doğam otobüste uyudu,ırmak bisküvi yedi,konuştu, konuştu, su şişesiyle oynadı,üzerine su döktü,kapağıyla oynadı derken 2 saatlik minik yolculuğumuz çok şükür ki sorunsuz (kusmadan)tamamlandı.
-annecim bisküvileri yiyorsun ama yemek yiyemeyeceksin.annenen bize çok güzel şeyler yapmıştır.
-annenem bana kek yapmıştıı annecim, böek yapmıştııı,teyzem pasta yamıştııı,
-evet annecim,istersen bisküvilere biraz ara verelim,gidince yemek yiyemeyeceksin ne dersin?
-biimemem ki :)))
yedi hepsini, bir paket bisküviyi yedi, bitirdi.
evet, üzerine zar zor bir kase çorba içti o da anneannesinin hatırına.
yoksa bir paket bisküvinin üzerine yemezdi...
o kadar çok özlemişki anneannesini, anneme ismiyle hitap ediyor,
benim annenem,canım annenem diye seslendikçe annemim gözleri doluyordu.
güzel keyifli bir haftasonuydu.dönüşümüz de güzeldi.
doğam yine uyudu (özellikle uyku saatine denk getirdim)
akşamüzeri de esra teyzemiz aradı.alperen ile birlikte parkta kuşları beslediler.
koştular,koştular,kaykaya tersten çıkmaya çalıştılar,kaymadılar, merdivenlerden inip çıktılar derken evde sızıp kaldılar :)))
benim durumum mu? hiç sormayın..ya da ne siz sorun ne de ben anlatayım...:)
zira ben de başlarsam anlatmaya tadı damağımızda kalan haftasonunun yorgunluklar, yıkanan-toplanan,yıkanan-toplanan ve bitmedendiğerleritekraryıkanan -toplanmadan balkondaserili bırakılançamaşırlardan,biriken ütülerin sadece birkısmının tamamlanmasından vs.v.s. den bahsedeceğim ki, gölgelemeyelim güzellikleri iş güçle...
yorucu da olsa güzeldi,keyifliydi...
benim adıma 3 günlük tatil sonrası için çok şaşırtıcı olan bir durum,bu sefer eve çığlık atmadan girdim...ruhumu yücelterek temizledim,çocuklarımla ilgilendim..güldüm,eğlendim:)
telkin güzel bie sanat.önce kendimi telkin ettim, ve hiç durmadan buna devam ettim.
sonuç...akşamüzeri ikisini de alıp parka götürme cesareti ve sonrası çıkacak bintane işi düşünmemeye çalışma,
ve
sonuç:çok mutluyum :)))bir de gözlerim iyileşmiş olsaydı :(((
15 Mayıs 2008 Perşembe
anne ben sana ne diiyimm!
dün akşam ikisi de pencerede beni bekliyorlardı.şaşırdım,çok sevindim,mutlu oldum ...pencerede beklenmek,senin yolunu gözleyen birilerinin olması hoş tabii..:)
içeriye girdim, çılgınlar gibi koşuşturuyorlar, bir enerjileri var ki anlatılamaz,yaşandığında öğrenilir herhalde:) neyse bakıcımızı uğurladık, biz oyunlar oynadık ve doğamın iyice uykusu geldi,odamıza gittik ki doğa uyusun. ırmak da peşimizden geldi herzamanki gibi. yanında da alimiz.ali bazen ayşe de olabiliyor ya da aklımıza ne gelirse :) ama bebeğimiz dün akşam aliydi.ırmak öyle tercih etmiş.o da yatağına oturdu,ben nasıl doğayı uyutuyorsam aynısını tekrarlıyoruz.ancak dün akşam aliyi ayağında uyutmayı tercih etti ırmak ve minik olan yastıkalarından birini ayağına koydu, güzelce bebeğinin üzerini örtü,ben doğa'yı beslerken o da ali'yi besledi,kaşıkla..doğam neredeyse uyudu derken benim aklıma dolaptaki salata geldi.nerden geldiyse :)
kısık sesle;
-annecim babana söyler misin salatayı dolaptan çıkartsın, ben kalkamıyorum.kalkarsam doğa uyanacak..hı?
-oomaz anne, gülütü olaa, ali uyanııı,
-uyanmaz annecim,sen kapıyı tıklat baban açar kapıyı sana,
-hayıı annecim ya, oomaz,ali uyanııı,
-annecim ben kalkamıyorum, bak doğa neredeyse uyudu, şimdi kalkarsam uyanacak,sonra tekrar uyutmaya çalışacağız, hadi güzelim benim, tatlı kızım benim,sen git kapıyı tıklat da babana söyle sonra bak salata soğuk olduğu için yiyemiyeceksin..
bu arada yatak odasının kapısına yakın ve sırtı bana dönük, el havada..
-anne ben sana ne diyeyim, ne diyeyim ben sana....demez mi!
gülsem gülemiyorum,kızsam bu sefer iyice inatlaşacak..
-tamam o zaman annecim,soğuk yiyemeyeceğine göre, salata boşver dolapta kalsın,sen de yemezsin olur biter,dediğimde içeriye bir yönelişi var,koşa koşa gitti, kapıyı çaldı,babası geldi açtı kapıyı,kapı kolu çok sert olduğu için açamıyor kendisi maalesef..
-baba,salatayı dolaptan sıkatıısın mı?
-çıkartıım ben,
-tamaam o zaman, anneme söyliyeyim,diyerek yeniden içeriye koşarak geldi.babası oyalamaya çalıştı ama kandıramadı.
-anne,babam sıkaatmış salatayı..sen doğayı yatıısana aatık,yemek yiyelim...
-hemen geliyorum annecim,çok ses yapmayalım da doğa da ali de uyanmasın tamam mı annecim...dedim...
aliye tekrar baktı,geldi doğayı sevdi,okşadı,
-ayyy, ne güsel uyuyooo,ayyy benim doğam,ayy güzelim benim, dedi...
bu fasıl da bittikten sonra doğa yı yatağına yatırıp içeriye geçtik...
gülen gözlerle..
-anne,yemek yesek aatık...
-çok mu acıktın annecim?
-ben salata yiiyiim,
-istersen bana masayı kurmaya yardımcı ol,ya da sen nasıl istersen,sen bilirsin,
-olaaaa, ben kaşıklarıı,çatallaıı,tabaklaaaıı getieyim dedi ve baktım mutfakta çatalları çıkartmaya çalışıyor.neyse masayı birlikte kurduk,ama yemek yemedi tabii,sadece salata ile yetindi.salatasını bitirince de,
-annecim, ben keyf yapmak istiyoom,beni ayağa koyasın mı?
-olur annecim,sen nasıl istersen,dedim ve elimizi yüzümüzü temizledikten sonra da bir iki dakikada uyudu zaten..
ama anne ben sana ne diyeyim, dediğini hiç unutmam herhalde.nereden duydu?nasıl bunları kurguladı ve tam yerinde kullandı,şaşırdım kaldım...
geçen gün de sandalyesinin üzerine bakıcımız oyuncak bebeklerini koymuş,ırmak bir türlü bebeklerden sandalyeye ulaşamıyor,
-ay annene ay, koymussun buaaya bunları, offf offf , diye söyleniyordu...
güldük tabii..verdiği tepkiler, "acaba"yı "çünkü"yü cümle içinde kullanması hala beni şaşırtıyor,o konuştuğunda ki uyuduğu zamanlar dışında bu hiç olanaklı değil,susması yani, ben öylece kalakalıyorum...
içeriye girdim, çılgınlar gibi koşuşturuyorlar, bir enerjileri var ki anlatılamaz,yaşandığında öğrenilir herhalde:) neyse bakıcımızı uğurladık, biz oyunlar oynadık ve doğamın iyice uykusu geldi,odamıza gittik ki doğa uyusun. ırmak da peşimizden geldi herzamanki gibi. yanında da alimiz.ali bazen ayşe de olabiliyor ya da aklımıza ne gelirse :) ama bebeğimiz dün akşam aliydi.ırmak öyle tercih etmiş.o da yatağına oturdu,ben nasıl doğayı uyutuyorsam aynısını tekrarlıyoruz.ancak dün akşam aliyi ayağında uyutmayı tercih etti ırmak ve minik olan yastıkalarından birini ayağına koydu, güzelce bebeğinin üzerini örtü,ben doğa'yı beslerken o da ali'yi besledi,kaşıkla..doğam neredeyse uyudu derken benim aklıma dolaptaki salata geldi.nerden geldiyse :)
kısık sesle;
-annecim babana söyler misin salatayı dolaptan çıkartsın, ben kalkamıyorum.kalkarsam doğa uyanacak..hı?
-oomaz anne, gülütü olaa, ali uyanııı,
-uyanmaz annecim,sen kapıyı tıklat baban açar kapıyı sana,
-hayıı annecim ya, oomaz,ali uyanııı,
-annecim ben kalkamıyorum, bak doğa neredeyse uyudu, şimdi kalkarsam uyanacak,sonra tekrar uyutmaya çalışacağız, hadi güzelim benim, tatlı kızım benim,sen git kapıyı tıklat da babana söyle sonra bak salata soğuk olduğu için yiyemiyeceksin..
bu arada yatak odasının kapısına yakın ve sırtı bana dönük, el havada..
-anne ben sana ne diyeyim, ne diyeyim ben sana....demez mi!
gülsem gülemiyorum,kızsam bu sefer iyice inatlaşacak..
-tamam o zaman annecim,soğuk yiyemeyeceğine göre, salata boşver dolapta kalsın,sen de yemezsin olur biter,dediğimde içeriye bir yönelişi var,koşa koşa gitti, kapıyı çaldı,babası geldi açtı kapıyı,kapı kolu çok sert olduğu için açamıyor kendisi maalesef..
-baba,salatayı dolaptan sıkatıısın mı?
-çıkartıım ben,
-tamaam o zaman, anneme söyliyeyim,diyerek yeniden içeriye koşarak geldi.babası oyalamaya çalıştı ama kandıramadı.
-anne,babam sıkaatmış salatayı..sen doğayı yatıısana aatık,yemek yiyelim...
-hemen geliyorum annecim,çok ses yapmayalım da doğa da ali de uyanmasın tamam mı annecim...dedim...
aliye tekrar baktı,geldi doğayı sevdi,okşadı,
-ayyy, ne güsel uyuyooo,ayyy benim doğam,ayy güzelim benim, dedi...
bu fasıl da bittikten sonra doğa yı yatağına yatırıp içeriye geçtik...
gülen gözlerle..
-anne,yemek yesek aatık...
-çok mu acıktın annecim?
-ben salata yiiyiim,
-istersen bana masayı kurmaya yardımcı ol,ya da sen nasıl istersen,sen bilirsin,
-olaaaa, ben kaşıklarıı,çatallaıı,tabaklaaaıı getieyim dedi ve baktım mutfakta çatalları çıkartmaya çalışıyor.neyse masayı birlikte kurduk,ama yemek yemedi tabii,sadece salata ile yetindi.salatasını bitirince de,
-annecim, ben keyf yapmak istiyoom,beni ayağa koyasın mı?
-olur annecim,sen nasıl istersen,dedim ve elimizi yüzümüzü temizledikten sonra da bir iki dakikada uyudu zaten..
ama anne ben sana ne diyeyim, dediğini hiç unutmam herhalde.nereden duydu?nasıl bunları kurguladı ve tam yerinde kullandı,şaşırdım kaldım...
geçen gün de sandalyesinin üzerine bakıcımız oyuncak bebeklerini koymuş,ırmak bir türlü bebeklerden sandalyeye ulaşamıyor,
-ay annene ay, koymussun buaaya bunları, offf offf , diye söyleniyordu...
güldük tabii..verdiği tepkiler, "acaba"yı "çünkü"yü cümle içinde kullanması hala beni şaşırtıyor,o konuştuğunda ki uyuduğu zamanlar dışında bu hiç olanaklı değil,susması yani, ben öylece kalakalıyorum...
13 Mayıs 2008 Salı
anne senin gözleein hasta oodu mu?
dün akşam işten eve geldiğimde iki minik kuş da beni çılgın kuşlar gibi karşıladı.
çok mutluydular.ancak benim gözlerimde sıkıntım olduğu için bu mutluluğa çok fazla dahil olamadım.ağrım vardı.sulanan,çapaklanan gözlerle;
-iyi akşamlar, ben geldim:) dedim,
-hoşgeedin annecim,dedi ırmak..
-hoşbulduk annecim,
-anne sen hasta oodun?
-evet annecim, gözlerim çok ağıyor...batıyor,dedim
-o zaman doktooa git anne,dedi
-şimdi arayayım doktorumuzu da ben önce konuşayım,gerek kalırsa giderim annecim,dedim.
-hüseyin amcamı aaya annecim,amuuğ yağıyodu ya biz gitmiştik,
nasıl da herşeyi hatırlıyor, evet biz yağmulu,fırtınalı bir istanbul öğleden sonrası ırmakçım ile birlikte c.paşaya ulaşmaya çalıştığımızda o yağmurda çok eğlenmiştik.bana onu hatırlatıyor...
-evet,annecim gitmiştik.sen bilirsin,bana da damla damlatırsa çok canım yanar mı?
-yoook,yanmıyo annecim, ben sana ilacını getieeyim,
kendi dolabına yöneliyor,bana ilaç verecek ama aradığı aslında gifrer damlası,burnuna damlatıyordu.ama zamanı geçtiği için ben atmıştım onu...
-annecim, benim ilacım yok şimdilik.arayalım hüseyin amcanı, ilaç verirse alır onu kullanırız,
-aaaa yok annecim, işte bu da ilacın...
-tamam o zaman sen legolarından birini ilaç yap istersen bana getir,olur mu? :)
-eliyle sanki ilaç tutuyor gibi bana birşey getiriyor,lego değil ama,sadece minikcik parmakları var...:)
-tamam gel gözlerimi kaptıyorum ben,ilacı sen sür istersen,
ilacı yani minik parmaklarını gözümde gezdiriyor,
-açabiliriyim ırmakçım,ne dersin,
-aç annecim,
-ah ne kadar da iyi geldi bu parmaklar,çok teşekkür ederim annecim sana,çok sağol..
geçmedi tabii,ne ağrı ne batma ne de sulanma ve kaşıntı ama ırmak'ın parmakları da ne yalan söyleyeyim iyi geldi :)))
ne kadar hassas bir çocuksun annecim sen,ne kadar anlayışlı ve düşüncelisin öyle,
hayran kaldım dün akşam bir kez daha sana...gözlerim doldu...:)
sağol annecim,teşekkür ederim sana :)
uzun süredir hiç hastalanmıyordum,birkaç gündür ise toparlanmaya çalışıyorum ama nafile...
bahar biraz çarptı mı ne :)
çok mutluydular.ancak benim gözlerimde sıkıntım olduğu için bu mutluluğa çok fazla dahil olamadım.ağrım vardı.sulanan,çapaklanan gözlerle;
-iyi akşamlar, ben geldim:) dedim,
-hoşgeedin annecim,dedi ırmak..
-hoşbulduk annecim,
-anne sen hasta oodun?
-evet annecim, gözlerim çok ağıyor...batıyor,dedim
-o zaman doktooa git anne,dedi
-şimdi arayayım doktorumuzu da ben önce konuşayım,gerek kalırsa giderim annecim,dedim.
-hüseyin amcamı aaya annecim,amuuğ yağıyodu ya biz gitmiştik,
nasıl da herşeyi hatırlıyor, evet biz yağmulu,fırtınalı bir istanbul öğleden sonrası ırmakçım ile birlikte c.paşaya ulaşmaya çalıştığımızda o yağmurda çok eğlenmiştik.bana onu hatırlatıyor...
-evet,annecim gitmiştik.sen bilirsin,bana da damla damlatırsa çok canım yanar mı?
-yoook,yanmıyo annecim, ben sana ilacını getieeyim,
kendi dolabına yöneliyor,bana ilaç verecek ama aradığı aslında gifrer damlası,burnuna damlatıyordu.ama zamanı geçtiği için ben atmıştım onu...
-annecim, benim ilacım yok şimdilik.arayalım hüseyin amcanı, ilaç verirse alır onu kullanırız,
-aaaa yok annecim, işte bu da ilacın...
-tamam o zaman sen legolarından birini ilaç yap istersen bana getir,olur mu? :)
-eliyle sanki ilaç tutuyor gibi bana birşey getiriyor,lego değil ama,sadece minikcik parmakları var...:)
-tamam gel gözlerimi kaptıyorum ben,ilacı sen sür istersen,
ilacı yani minik parmaklarını gözümde gezdiriyor,
-açabiliriyim ırmakçım,ne dersin,
-aç annecim,
-ah ne kadar da iyi geldi bu parmaklar,çok teşekkür ederim annecim sana,çok sağol..
geçmedi tabii,ne ağrı ne batma ne de sulanma ve kaşıntı ama ırmak'ın parmakları da ne yalan söyleyeyim iyi geldi :)))
ne kadar hassas bir çocuksun annecim sen,ne kadar anlayışlı ve düşüncelisin öyle,
hayran kaldım dün akşam bir kez daha sana...gözlerim doldu...:)
sağol annecim,teşekkür ederim sana :)
uzun süredir hiç hastalanmıyordum,birkaç gündür ise toparlanmaya çalışıyorum ama nafile...
bahar biraz çarptı mı ne :)
topla,topla:)
-annecim benim,hoşgeedin :)
-hoşbulduk annecim :)
-anne bana ne aadın?
-güzel şeyler aldım :)salatalık,meyveli yoğurt...
-anne bana salatalık yıkaasın mı?
-yıkarım annecim,sen bana izin verir misin?ben ellerimi yüzümü bir yıkayayım,hemen geliyorum, olur mu?
-oluuuu.
peşimden ayrılmıyor,benimle birlikte, önümde arkamda dolaşıyor...
-salona geçerken önüme geçiyor veeee...
-topla anne,topla topla, diyor...
salatalık yiyecek ya, özlemiş, hızlanmamı istiyor...şımarık böcük :)
güldük tabii...araba mıyım ben ?:)
-hoşbulduk annecim :)
-anne bana ne aadın?
-güzel şeyler aldım :)salatalık,meyveli yoğurt...
-anne bana salatalık yıkaasın mı?
-yıkarım annecim,sen bana izin verir misin?ben ellerimi yüzümü bir yıkayayım,hemen geliyorum, olur mu?
-oluuuu.
peşimden ayrılmıyor,benimle birlikte, önümde arkamda dolaşıyor...
-salona geçerken önüme geçiyor veeee...
-topla anne,topla topla, diyor...
salatalık yiyecek ya, özlemiş, hızlanmamı istiyor...şımarık böcük :)
güldük tabii...araba mıyım ben ?:)
12 Mayıs 2008 Pazartesi
anne sana deeece getieeyim mi?
-anne,sen hasta oldun ?
-evet, annecim hastalandım
-annecim ben deeceyi alayım,
-annecim,ateşim yok benim,sırtım çok ağrıdı, o kadar
-ama sen hasta oodun,aaa olmaz, deeceyi kotuk atına koyalım,hasta olunca ateş oluuu,
saat kaç...beş (saat 19:30 bu arada)
-teşekkür ederim annecim...:)
...
birkaç saat sonra..
-anne sen iileştin mi?
-iyiyim annecim, sağol bebeğim...
-baba,annem hasta oldu bugün..
-neyi varmış?:)
-sııtı aamış,deece koydumm...
ve anlatıyor...
o kadar ilgili ki...
çok teşekkür ederim annecim,iyi ki varsın balkuşum :)
iyi ki yanımdasın:)))
-evet, annecim hastalandım
-annecim ben deeceyi alayım,
-annecim,ateşim yok benim,sırtım çok ağrıdı, o kadar
-ama sen hasta oodun,aaa olmaz, deeceyi kotuk atına koyalım,hasta olunca ateş oluuu,
saat kaç...beş (saat 19:30 bu arada)
-teşekkür ederim annecim...:)
...
birkaç saat sonra..
-anne sen iileştin mi?
-iyiyim annecim, sağol bebeğim...
-baba,annem hasta oldu bugün..
-neyi varmış?:)
-sııtı aamış,deece koydumm...
ve anlatıyor...
o kadar ilgili ki...
çok teşekkür ederim annecim,iyi ki varsın balkuşum :)
iyi ki yanımdasın:)))
9 Mayıs 2008 Cuma
kulaaaklaaını çiziyoom :)
-anne bana sulu boyaalaamı veesene,
-vereyim annecim,
-çizmiyooo,
-fırçanı önce suya,sonra boyanın üzerine sonra da kağıdın üzerine sürersen boyanır annecim,
-tamaaam,
-sen ne çiziyorsun?
-kulaaklaanı.
-neyin kulaklarını çizyorsun? :)
-kelebeğin kulaaklaaını :)
kelebeğin kulakları var mı? diye merak ettim ben de:) bakıştık , gülüştük :))ama gerçekten de merak ediyorum.
kelebeklerin kulakları var mı?
ya da kanatlarını kulak mı zannetti acaba? neler neler öğreniyoruz ya da nasıl bizi şaşırtmayı başarıyor :)))dün akşam ben çok güldüm, balkuşum da çok eğlendi.
-anne kitaplaamı veesen?
-vereyim annecim,
-bak burada (cin ali setimiz var)
-okumamı ister misin?
-yook, ben okuuum.
ve başladı okumaya,daha doğrusu uydurdurmaya :)))ve çok güzel okudu :)))
sonra da mışıl mışıl uyudu :)))
iyi geceler meleğim,güzel uykuların olsun annecim :)
-vereyim annecim,
-çizmiyooo,
-fırçanı önce suya,sonra boyanın üzerine sonra da kağıdın üzerine sürersen boyanır annecim,
-tamaaam,
-sen ne çiziyorsun?
-kulaaklaanı.
-neyin kulaklarını çizyorsun? :)
-kelebeğin kulaaklaaını :)
kelebeğin kulakları var mı? diye merak ettim ben de:) bakıştık , gülüştük :))ama gerçekten de merak ediyorum.
kelebeklerin kulakları var mı?
ya da kanatlarını kulak mı zannetti acaba? neler neler öğreniyoruz ya da nasıl bizi şaşırtmayı başarıyor :)))dün akşam ben çok güldüm, balkuşum da çok eğlendi.
-anne kitaplaamı veesen?
-vereyim annecim,
-bak burada (cin ali setimiz var)
-okumamı ister misin?
-yook, ben okuuum.
ve başladı okumaya,daha doğrusu uydurdurmaya :)))ve çok güzel okudu :)))
sonra da mışıl mışıl uyudu :)))
iyi geceler meleğim,güzel uykuların olsun annecim :)
8 Mayıs 2008 Perşembe
üçmüşatmış :)
-üçgenin iç açıları toplamı kaç annecim?
-yüzseksen :))) kıkırdıyor...
-karenin ya da dikdörtgenin ki kaç?
-üçmüşatmış :)))) yine kıkırdıyor.
dün geceden beri tahtalarımızı istiyoruz.dün gece unutturmayı başardım.ama sabah gülen gözlerle uyandı ve...:)
-anne,tahtalaaım neede?
-burada annecim.buldum :)
-ücgenleeim neede? ditdötgeenleeim neede? kaye neede?
-bak dolapta kalmış annecim, al annecim :)
-tamamm...büyük sayı üçgenim yook..bul annecim.
-annecim,çok dağıtıyorsunuz,bak bu da nereden çıktı,ama sarı değil, büyük kırmızı üçgeni buldum.
çok seviniyor.onlarla o kadar güzel oynuyor ki. biz de işi şakaya vurduk,
-annecim bakar mısın bir dakika? şimdi, bak bu mavi kare.üzerine bir minik üçgeni koyuyorum.bir tane de yeşil üçgen.bir kareyi böyle ikiye ayırdığında iki tane üçgen göreceksin.anladın mı?
-aanladım..:)
-tamam,bak şimdi de ne anlatacağım. bir üçgenin iç açıları toplamı kaçtı?
-yüzseksen.
-burada kaç tane üçgen var?
- :)
-iki tane.
-eveeet,iki tane.
-iki tane yüz seksen, üçyüz altmış eder, tamam mı? anladın mı? :)
-eveeet :)
ya da karede dört tane dik açı var. bir dik açı 90 derecedir.
sadece şaşkın şaşkın bakıyor.
-karede kaç köşe var?
-döööğt..
-90*4 =360 anladın değil mi? ne kadar da kolaymış :))
-eveet..
bakıcımız da -evet ben de anladım şimdi,diyor.-bize hiç böyle anlatmamışlardı? benim de öğreneceğim çok şey var, diyor.
gülüyoruz.
ben çok eğlendim, bu sabah çok keyifliydi.
babası da akşama newton fiziğini anlatacakmış.bir ara da izafiyet teorisi filan diyordu ama :)))
o konuya ben de hazırlanırım.fiziği de çok severim :)
biz hazırlıklara şimdiden başladık ki iki çocuğun dersane masrafını bu şekilde çözmeyi planlıyoruz.böyle giderse gerek kalmayacağa benzer :)))
bu günler ne zaman gelecek acaba? ben matematiği de fizik,kimyayı da okul bilgileri dışında, özgür,sevimli ve eğlenceli olduğunda çok severim.
bir müzik, bir tını bulurum,umarım balkuşlarım da sever :)
-yüzseksen :))) kıkırdıyor...
-karenin ya da dikdörtgenin ki kaç?
-üçmüşatmış :)))) yine kıkırdıyor.
dün geceden beri tahtalarımızı istiyoruz.dün gece unutturmayı başardım.ama sabah gülen gözlerle uyandı ve...:)
-anne,tahtalaaım neede?
-burada annecim.buldum :)
-ücgenleeim neede? ditdötgeenleeim neede? kaye neede?
-bak dolapta kalmış annecim, al annecim :)
-tamamm...büyük sayı üçgenim yook..bul annecim.
-annecim,çok dağıtıyorsunuz,bak bu da nereden çıktı,ama sarı değil, büyük kırmızı üçgeni buldum.
çok seviniyor.onlarla o kadar güzel oynuyor ki. biz de işi şakaya vurduk,
-annecim bakar mısın bir dakika? şimdi, bak bu mavi kare.üzerine bir minik üçgeni koyuyorum.bir tane de yeşil üçgen.bir kareyi böyle ikiye ayırdığında iki tane üçgen göreceksin.anladın mı?
-aanladım..:)
-tamam,bak şimdi de ne anlatacağım. bir üçgenin iç açıları toplamı kaçtı?
-yüzseksen.
-burada kaç tane üçgen var?
- :)
-iki tane.
-eveeet,iki tane.
-iki tane yüz seksen, üçyüz altmış eder, tamam mı? anladın mı? :)
-eveeet :)
ya da karede dört tane dik açı var. bir dik açı 90 derecedir.
sadece şaşkın şaşkın bakıyor.
-karede kaç köşe var?
-döööğt..
-90*4 =360 anladın değil mi? ne kadar da kolaymış :))
-eveet..
bakıcımız da -evet ben de anladım şimdi,diyor.-bize hiç böyle anlatmamışlardı? benim de öğreneceğim çok şey var, diyor.
gülüyoruz.
ben çok eğlendim, bu sabah çok keyifliydi.
babası da akşama newton fiziğini anlatacakmış.bir ara da izafiyet teorisi filan diyordu ama :)))
o konuya ben de hazırlanırım.fiziği de çok severim :)
biz hazırlıklara şimdiden başladık ki iki çocuğun dersane masrafını bu şekilde çözmeyi planlıyoruz.böyle giderse gerek kalmayacağa benzer :)))
bu günler ne zaman gelecek acaba? ben matematiği de fizik,kimyayı da okul bilgileri dışında, özgür,sevimli ve eğlenceli olduğunda çok severim.
bir müzik, bir tını bulurum,umarım balkuşlarım da sever :)
5 Mayıs 2008 Pazartesi
çok keyifliydik bu haftasonu :)
uzaklardan hem de çok uzaklardan geldiler sevgili esra ve alperen.istanbul içi olsa bile yine bize göre çook uzaklardan başka bir dostumuz sevgili anıl ve ömer de geldi.ben ve iki kızım birlikte önce kahvaltıya sonra da oyuncak müzesine gittik.çocukların hareketlerinden biz pek konuşamasak da gözlerimizle anlaştık :)içimizdeki sevgiyi paylaştık.bu güne ait bir kare...alperen,ömer ve ırmak.alperen ömeri kucaklamış,ırmak onları seviyor...:)
güzeldi,tadı damağımızda kaldı :)
güzeldi,tadı damağımızda kaldı :)
29 Nisan 2008 Salı
anne,bana masal anlat :)
miniksuratışıldayangözler birkaç gecedir kendi yatağında veeee ayakta sallanmadan uyuyor.evet...benim kuzucuğum yatıyor ve ben de onun yanına uzanıp masal anlatıyorum. filmlerdeki gibi...ve uyuyor...:)
dün gece de ona masal anlattım,uydurdum,demek daha doğru olur sanırım.sonra baktım ki, e güzel oldu.ben bunu yazmalıyım...başka anneler de bebeklerine anlatırlar belki...bu akşam toparlayacağım, birkaç güne kalmaz yazarım...
dün gece de ona masal anlattım,uydurdum,demek daha doğru olur sanırım.sonra baktım ki, e güzel oldu.ben bunu yazmalıyım...başka anneler de bebeklerine anlatırlar belki...bu akşam toparlayacağım, birkaç güne kalmaz yazarım...
27 Nisan 2008 Pazar
bu haftasonundan inciler
ilk sözcüklerim;hayvanlar konulu minik kitabımızdaki hayvan resimlerini soruyorum ırmakçığıma, tabii doğam izin verirse,o da sağımızdan solumuzdan kitabı almaya çalışıyor...
-annecim,bu ne?
-tavşan pikabu
-bu?
-kaplumbağa
-bu?
-suaagııı
-bu?
-aslan
-bu?
-at?
-bu?
-fil.hoootumu vaaaa...:)kocaman
-bu
-koyun,ben senin koynunun aatına giyoom ya,öyle :)))
sarılıp kucaklaşıyoruz,ben çok da güldüm,ırmak da öyle...:))))cümle içinde de kullanıyoruz,bakar mısınız?
-annecim bocuklarımızı toplayalım, olur mu? doğa'nın eline geçmesin,ağzına atıyor sonra...
-annecim ,aslan gibi,hemen kapıyor doğa :)))
-ırmakçım herhalde ben sana en çok "poponu kaldır annecim, altını düzelteyim,body.ini çıtçıtlayayım"diyorumdur,değil mi? diyorum. o da,
-basma ıımak, diyor...bazen çorapsız ve terliksiz parkelere basıyor da...:)
hay allahım,nelere de dikkat ediyorsun sen öyle...
:)
ırmak çikolata yiyor,elleri,ağzı eriyen çikolata içinde,ben söylemeden masadaki ıslak mendili alıp elini yüzünü bir güzel siliyor.doğa'nın durumu ondan pek farklı değil.
-ırmakçım,doğanın ağzını da siler misin? annecim,diyorum.öylesine...yerimden kalkamıyorum o anda:)))
o kadar güzel siliyor ki,doğa da duruyor ablasını onun ağzını silerken :)))
bir kere daha hayranlık içinde kalıyorum.
aferim benim kızıma...aferim ona...)))büyümüş benim kızım...
-güneş neeede anne?
-çok yorulmuş bu hafta,yatağından kalkmamış,dinlenmek istiyormuş biraz,yerini yağmura bırakmış.
-yaağmuu?
-bak dışarıya...
-yağmuuu yağınca kaykaya gidiiimez.ıslak olaaa,
-evet annecim,
-anne dışasıı soğuk mu?
-soğuk annecim,
-zehii gibi valla...
-:)))
akşam oluyor...
-uykum var anne,ayağa.
-yemeğimizi yiyelim,ondan sonra annecim.
-ayağa anne,ayağa.
-çok mu uykun geldi? çok geldiyse istersen yatağına gidip yatabilirsin annecim.
-ayağa anne.
-yemeğimizi yiyelim, bana beş dakika izin ver,ondan sonra uyuturum...
-anne çok uykum geldi,ayağa.
-yemeğimizi yiyelim,istersen yatağına gidip yatabilirsin annecim.
-tamam annecim,hadi...
-annecim,beş dakika sallayacağım, uyuyamazsan gidip yatağında uyuruz oldu mu?
-tamam annecim.
beş dakika geçer...uyumaz...
-tamam annecim,beş dakika oldu,bak hala uyumuyorsun,hadi gel yatağımıza gidip yatalım,
-olur annecim...yatağımıza gidip yatıyoruz.
-masal anlatsana annecim,
-anlatayım annecim.
o anda uydurduğum kuzucuk masalını anlatıyorum,ana teması kuzucuğun arkadaşlarıyla oyun oynamaya giderken annesinden izin istemesi, çok hoşuna gidiyor ve bir kaç dakika içinde dalıyor...uyuduğunda ne kadar da sessizleşiyor,sakin bir ortam oluyor...inanamıyorum...
iyi uykular balım,diyerek öpüyorum,kalkıyorum yanından yavaşça...
o sırada doğa uyanıyor.acıkmış.ağzını kocaman açmış bağırıyor,acıktığındaki ağlaması doğduğundan beridir böyle,çok komik.onu da besledikten sonra,tekrar ırmak'ın üzerini örtmek üzere yanına gidiyorum,sırılsıklam terlemiş.üstünü değiştiriyorum.o hareket ederken bu sefer doğa uyanıyor.doğa'yı uyutmak zaman alıyor.yattığımda saat kaçtı ve ben bu gece kaç kere uyandım,daha doğrusu uyudum mu bilemeden işe geliyorum.yorgunum.ama mutluyum. kızlarım bana hergün yeni birşeyler öğretiyorlar.inanılır gelmiyor bazen ama ilerlemiş yaşıma rağmen hala onlardan birşeyler öğrendiğimi düşününce seviniyorum.
-annecim,bu ne?
-tavşan pikabu
-bu?
-kaplumbağa
-bu?
-suaagııı
-bu?
-aslan
-bu?
-at?
-bu?
-fil.hoootumu vaaaa...:)kocaman
-bu
-koyun,ben senin koynunun aatına giyoom ya,öyle :)))
sarılıp kucaklaşıyoruz,ben çok da güldüm,ırmak da öyle...:))))cümle içinde de kullanıyoruz,bakar mısınız?
-annecim bocuklarımızı toplayalım, olur mu? doğa'nın eline geçmesin,ağzına atıyor sonra...
-annecim ,aslan gibi,hemen kapıyor doğa :)))
-ırmakçım herhalde ben sana en çok "poponu kaldır annecim, altını düzelteyim,body.ini çıtçıtlayayım"diyorumdur,değil mi? diyorum. o da,
-basma ıımak, diyor...bazen çorapsız ve terliksiz parkelere basıyor da...:)
hay allahım,nelere de dikkat ediyorsun sen öyle...
:)
ırmak çikolata yiyor,elleri,ağzı eriyen çikolata içinde,ben söylemeden masadaki ıslak mendili alıp elini yüzünü bir güzel siliyor.doğa'nın durumu ondan pek farklı değil.
-ırmakçım,doğanın ağzını da siler misin? annecim,diyorum.öylesine...yerimden kalkamıyorum o anda:)))
o kadar güzel siliyor ki,doğa da duruyor ablasını onun ağzını silerken :)))
bir kere daha hayranlık içinde kalıyorum.
aferim benim kızıma...aferim ona...)))büyümüş benim kızım...
-güneş neeede anne?
-çok yorulmuş bu hafta,yatağından kalkmamış,dinlenmek istiyormuş biraz,yerini yağmura bırakmış.
-yaağmuu?
-bak dışarıya...
-yağmuuu yağınca kaykaya gidiiimez.ıslak olaaa,
-evet annecim,
-anne dışasıı soğuk mu?
-soğuk annecim,
-zehii gibi valla...
-:)))
akşam oluyor...
-uykum var anne,ayağa.
-yemeğimizi yiyelim,ondan sonra annecim.
-ayağa anne,ayağa.
-çok mu uykun geldi? çok geldiyse istersen yatağına gidip yatabilirsin annecim.
-ayağa anne.
-yemeğimizi yiyelim, bana beş dakika izin ver,ondan sonra uyuturum...
-anne çok uykum geldi,ayağa.
-yemeğimizi yiyelim,istersen yatağına gidip yatabilirsin annecim.
-tamam annecim,hadi...
-annecim,beş dakika sallayacağım, uyuyamazsan gidip yatağında uyuruz oldu mu?
-tamam annecim.
beş dakika geçer...uyumaz...
-tamam annecim,beş dakika oldu,bak hala uyumuyorsun,hadi gel yatağımıza gidip yatalım,
-olur annecim...yatağımıza gidip yatıyoruz.
-masal anlatsana annecim,
-anlatayım annecim.
o anda uydurduğum kuzucuk masalını anlatıyorum,ana teması kuzucuğun arkadaşlarıyla oyun oynamaya giderken annesinden izin istemesi, çok hoşuna gidiyor ve bir kaç dakika içinde dalıyor...uyuduğunda ne kadar da sessizleşiyor,sakin bir ortam oluyor...inanamıyorum...
iyi uykular balım,diyerek öpüyorum,kalkıyorum yanından yavaşça...
o sırada doğa uyanıyor.acıkmış.ağzını kocaman açmış bağırıyor,acıktığındaki ağlaması doğduğundan beridir böyle,çok komik.onu da besledikten sonra,tekrar ırmak'ın üzerini örtmek üzere yanına gidiyorum,sırılsıklam terlemiş.üstünü değiştiriyorum.o hareket ederken bu sefer doğa uyanıyor.doğa'yı uyutmak zaman alıyor.yattığımda saat kaçtı ve ben bu gece kaç kere uyandım,daha doğrusu uyudum mu bilemeden işe geliyorum.yorgunum.ama mutluyum. kızlarım bana hergün yeni birşeyler öğretiyorlar.inanılır gelmiyor bazen ama ilerlemiş yaşıma rağmen hala onlardan birşeyler öğrendiğimi düşününce seviniyorum.
23 Nisan 2008 Çarşamba
güyandın güneş:)
-annecim benim,
-günaydın annecim,
-terledin mi?
-teelemedim anne,lambayı aç anne,
-sabah oldu annecim,güneş uyandı yatağından kalktı,güneşe merhaba diyelim,
-güyandın güneş...:)
-doğam sen uyandın :)))
-hadi bakalım,çoraplarımızı alalım...sen hangisini giymek istiyorsan seç annecim,
-bunları beyendim anne,
-olur annecim, giymeye çalış istersen,
-giyemiyom anne,
-tamam annecim,istersen ben giydireyim?
-ayakkaaım üşemesin annecim,giyidiii hemen,
-üşümesin annecim, hemen giyelim ...
-sen işe gitme anne...
.....
-benim boğazım acıyo anneanne,(anneanne=bakıcımız)
-acıyor mu gerçekten, annecim,bakayım istersen.(kardeşi de hasta olunca gerçekliğini merak ediyorsunuz tabii..yalancıktan bir öksürük mü?değilmi :))
-yoooo, acımıyo,,acımıyo...
-annecim bak öksürmeye de başladın bakayım boğazına,birşey var mı? hı..
---yoooooo baktırmıyor...ben de tedbir olması açısınadn umcadan damlatıyorum 5 damla,zar zor...haydi hayırlısı..güne güzel başladık ama acaba o da mı hastalanacak ? inşallah hastalanmaan şu mevsim değişikliğini atlatabiliriz...
-
-günaydın annecim,
-terledin mi?
-teelemedim anne,lambayı aç anne,
-sabah oldu annecim,güneş uyandı yatağından kalktı,güneşe merhaba diyelim,
-güyandın güneş...:)
-doğam sen uyandın :)))
-hadi bakalım,çoraplarımızı alalım...sen hangisini giymek istiyorsan seç annecim,
-bunları beyendim anne,
-olur annecim, giymeye çalış istersen,
-giyemiyom anne,
-tamam annecim,istersen ben giydireyim?
-ayakkaaım üşemesin annecim,giyidiii hemen,
-üşümesin annecim, hemen giyelim ...
-sen işe gitme anne...
.....
-benim boğazım acıyo anneanne,(anneanne=bakıcımız)
-acıyor mu gerçekten, annecim,bakayım istersen.(kardeşi de hasta olunca gerçekliğini merak ediyorsunuz tabii..yalancıktan bir öksürük mü?değilmi :))
-yoooo, acımıyo,,acımıyo...
-annecim bak öksürmeye de başladın bakayım boğazına,birşey var mı? hı..
---yoooooo baktırmıyor...ben de tedbir olması açısınadn umcadan damlatıyorum 5 damla,zar zor...haydi hayırlısı..güne güzel başladık ama acaba o da mı hastalanacak ? inşallah hastalanmaan şu mevsim değişikliğini atlatabiliriz...
-
22 Nisan 2008 Salı
annecim,tokuspokus yapsana :)
dünakşam:
beni kapıda karşıladı ırmakçığım..elimde alışveriş torbaları...
-bana ne aldın anne?
-çok güzel şeyler aldım annecim.
-şokalata aldııın,
-yok annecim, çikolata almadım ama sevdiğin başka şeyler aldım..
-bak,bunları aldım, iki değişik çeşidi var.mavi olanı sabah, turuncuyu da istersen şimdi yiyebilirsin..kardeşin de yesin,ama sen bana önce izin ver de ben elimi yüzümü yıkayayım annecim, dışardan geldim biliyorsun...bak ellerim ne kadar kirlenmiş, alışveriş de yapınca...olur mu? bekle beni...
-tamam annecim ben seni bekleeeim...
banyo kapısının önünde bekliyor, ben çıkayım da meyveli yoğurdunu vereyim diye,minik kedicik.
-tamam annecim, hemen veriyorum.
-bu senin doğa, bu benim...
afiyetle meyveli yoğurtlarını yediler,bakıcısına dönüp,
-anneanne baak annem bana kelebe almış...bitiiidim ben...yedim...
-masadan aldığı peçeteyle de ağzını sildi,kendi kendine :)
kelebek resmine benzettiğinden beridir ırmak, meyveli yoğurtlara kelebe diyor :)
afiyet olsun kuzucum...:)bal şeker olsun:)
busabah:
miniksuratışıldayangözler bu sabah yine erkenden uyandı.
-annecim bana tokuspokus yapsana,dedi.
-tokuspokus nedir annecim?, dedim. şaşırtıyor beni,nereden de öğreniyor bunları diye düşünmeden edemiyorum..
-bilmiyooum,dedi...kıkırdadı yine...:)
sonra başladık rutin sorularımıza.
-anne niye işe gidiyosun? anne işe gitme, sen bugün hiç işe gitme...
-annecim, hergün aynı şeyleri anlatıyorum,bugün artık anlatamayacağım, dedim.
baktı ki ben çok uykusuz ve yorgunum,yanıt veremeyecek durumdayım,yavrukuşum benim kendi sorusunu kendisi yanıtladı...
-annecim benim,balım benim,sen işe gittt...bana şokalata al, top şekeee all..
-toz şeker var annecim,
-top şekeeee annecim, toop şekeee...
-tamam annecim, anlayamamışım,pardon pardon...olur aşkım,alırım...sen de kahvaltını yap,sütünü iç, yumurtanı ye olur mu güzelim...
-tamaaaammm....by by annecimmm...gülengözlerle beni uğurladı ya içim hiç olmazsa bir nebze rahat...doğam ateşli ama..içim burkularak evden ayrılıyorum...
hayat çok zor geliyor bazen...ne yapalım,böyle böyle büyüyecekler...
beni kapıda karşıladı ırmakçığım..elimde alışveriş torbaları...
-bana ne aldın anne?
-çok güzel şeyler aldım annecim.
-şokalata aldııın,
-yok annecim, çikolata almadım ama sevdiğin başka şeyler aldım..
-bak,bunları aldım, iki değişik çeşidi var.mavi olanı sabah, turuncuyu da istersen şimdi yiyebilirsin..kardeşin de yesin,ama sen bana önce izin ver de ben elimi yüzümü yıkayayım annecim, dışardan geldim biliyorsun...bak ellerim ne kadar kirlenmiş, alışveriş de yapınca...olur mu? bekle beni...
-tamam annecim ben seni bekleeeim...
banyo kapısının önünde bekliyor, ben çıkayım da meyveli yoğurdunu vereyim diye,minik kedicik.
-tamam annecim, hemen veriyorum.
-bu senin doğa, bu benim...
afiyetle meyveli yoğurtlarını yediler,bakıcısına dönüp,
-anneanne baak annem bana kelebe almış...bitiiidim ben...yedim...
-masadan aldığı peçeteyle de ağzını sildi,kendi kendine :)
kelebek resmine benzettiğinden beridir ırmak, meyveli yoğurtlara kelebe diyor :)
afiyet olsun kuzucum...:)bal şeker olsun:)
busabah:
miniksuratışıldayangözler bu sabah yine erkenden uyandı.
-annecim bana tokuspokus yapsana,dedi.
-tokuspokus nedir annecim?, dedim. şaşırtıyor beni,nereden de öğreniyor bunları diye düşünmeden edemiyorum..
-bilmiyooum,dedi...kıkırdadı yine...:)
sonra başladık rutin sorularımıza.
-anne niye işe gidiyosun? anne işe gitme, sen bugün hiç işe gitme...
-annecim, hergün aynı şeyleri anlatıyorum,bugün artık anlatamayacağım, dedim.
baktı ki ben çok uykusuz ve yorgunum,yanıt veremeyecek durumdayım,yavrukuşum benim kendi sorusunu kendisi yanıtladı...
-annecim benim,balım benim,sen işe gittt...bana şokalata al, top şekeee all..
-toz şeker var annecim,
-top şekeeee annecim, toop şekeee...
-tamam annecim, anlayamamışım,pardon pardon...olur aşkım,alırım...sen de kahvaltını yap,sütünü iç, yumurtanı ye olur mu güzelim...
-tamaaaammm....by by annecimmm...gülengözlerle beni uğurladı ya içim hiç olmazsa bir nebze rahat...doğam ateşli ama..içim burkularak evden ayrılıyorum...
hayat çok zor geliyor bazen...ne yapalım,böyle böyle büyüyecekler...
21 Nisan 2008 Pazartesi
"içeeiye giimeyelim anne"
hafta sonumuzun ana teması kısaca dışarıya çıkmak,gezmek,parklara gidip atlayıp zıplamak ve hatta tırmanmak ama eve hiç geri dönmemek üzerine kuruluydu.
önce çok sevdiğimiz bir dostumuzun minik kuzusunun doğum günü partisine gittik,doğamı da götürdüm.bir yere giderken ikisinden birini evde bırakmaya gönlüm hiç razı olmadığı gibi haftasonları bakıcımız da olmadığından biraz da mecburiyetten birlikte çıkıyoruz dışarıya. sıraya koyamıyoruz yani...
ırmak,doğumgünü partisinde çok eğlendi,hiç eve dönmek istemedi.bir ara baktım, hemen hemen kendisiyle yaşıt diğer çocuklar ile birlikte onlar için özenle önceden hazırlanmış masada onlar gibi oturup ikramlarını yemez mi? şöyle bir karşıdan baktım da, büyümüş benim minik kuşum,dedim.gözlerim doldu."bugünü de gördüm ya...ölsem gam yemem gayrı"nın dizeleri geldi aklıma...
doğam ile ikisi her bir sandalyenin arkasına yapıştırılmış yerlerde onca balon varken tek tek onları yerlerinden söküp yere atıp oynamazlar mı? demek ki çocuk olmak böyle birşeymiş;kural tanımamak ve tanımlanan çerçevenin sınırlarının dışında varolabilmek için azami çabayı göstermek :)))
çok da eğlendiler yerlerdeki balonlarla,bir kere doğam hiç ama hiç bir saniyecik bile oturmadığı gibi ben de bir lokma su içmeden eve döndüğümde hararetten bayılacaktım.hava sıcak, çocuklarım ve ben mutlu mes'ut çok ama çok güzel bir gün geçirdik,sevdiklerimizle birlikte...:)
iyi ki varlar sevgili dostlarımız ve iyi ki de bulmuşuz birbirimizi :)))
sevgiyle kalın, mutlu kalın :)))diye iç geçirdiğimde çocuklarım banyolarını yapmış,yataklarında kımıldamadan öylece mışıl mışıl uyuyorlardı ve gökyüzünde yine bir tanecik yıldız bize göz kırpıyordu...
pazar günü:
pazar günü de sokaklardaydık, cumartesi günü doğam çok uykusuz olduğu için ağlayarak eve dönmüştük, ırmakçığım hiç huysuzlanmamıştı.bu sefer de ırmakçığım mızırdandı,doğam ağlamadı, derken yine atlayıp zıpladılar, doğam salıncakta kıkırdadı da kıkırdadı.çok sevdi salıncağı,ilk defa kaydı,kumlar ile tanıştı.düştü,kalktı...yine düştü,ayakkabılarına alışmaya çalıştı :)))
ırmakçığım kendi boyundan epeyce yüksek bir yere tırmandı,indi,kaydı...
ikisi içinde bu hafta sonu dolu dolu ve bence sıçrayışlarla geçti.
havalar ısınıyor,artık her hafta sonu dışarıda oluruz,ama ben yorgunluktan bitmiş durumdayım.hele şu sırtımın ağrısı var ya beni öldürecek :( dinlenince geçiyor ama,tutulduğunda da çok ağrı yapıyor ya neyse, bu kadar güzellik için de gölge düşürmeyelim yazımıza...
tekrar pahasına,
sevgili dostlarımız iyi ki varsınız...:)
önce çok sevdiğimiz bir dostumuzun minik kuzusunun doğum günü partisine gittik,doğamı da götürdüm.bir yere giderken ikisinden birini evde bırakmaya gönlüm hiç razı olmadığı gibi haftasonları bakıcımız da olmadığından biraz da mecburiyetten birlikte çıkıyoruz dışarıya. sıraya koyamıyoruz yani...
ırmak,doğumgünü partisinde çok eğlendi,hiç eve dönmek istemedi.bir ara baktım, hemen hemen kendisiyle yaşıt diğer çocuklar ile birlikte onlar için özenle önceden hazırlanmış masada onlar gibi oturup ikramlarını yemez mi? şöyle bir karşıdan baktım da, büyümüş benim minik kuşum,dedim.gözlerim doldu."bugünü de gördüm ya...ölsem gam yemem gayrı"nın dizeleri geldi aklıma...
doğam ile ikisi her bir sandalyenin arkasına yapıştırılmış yerlerde onca balon varken tek tek onları yerlerinden söküp yere atıp oynamazlar mı? demek ki çocuk olmak böyle birşeymiş;kural tanımamak ve tanımlanan çerçevenin sınırlarının dışında varolabilmek için azami çabayı göstermek :)))
çok da eğlendiler yerlerdeki balonlarla,bir kere doğam hiç ama hiç bir saniyecik bile oturmadığı gibi ben de bir lokma su içmeden eve döndüğümde hararetten bayılacaktım.hava sıcak, çocuklarım ve ben mutlu mes'ut çok ama çok güzel bir gün geçirdik,sevdiklerimizle birlikte...:)
iyi ki varlar sevgili dostlarımız ve iyi ki de bulmuşuz birbirimizi :)))
sevgiyle kalın, mutlu kalın :)))diye iç geçirdiğimde çocuklarım banyolarını yapmış,yataklarında kımıldamadan öylece mışıl mışıl uyuyorlardı ve gökyüzünde yine bir tanecik yıldız bize göz kırpıyordu...
pazar günü:
pazar günü de sokaklardaydık, cumartesi günü doğam çok uykusuz olduğu için ağlayarak eve dönmüştük, ırmakçığım hiç huysuzlanmamıştı.bu sefer de ırmakçığım mızırdandı,doğam ağlamadı, derken yine atlayıp zıpladılar, doğam salıncakta kıkırdadı da kıkırdadı.çok sevdi salıncağı,ilk defa kaydı,kumlar ile tanıştı.düştü,kalktı...yine düştü,ayakkabılarına alışmaya çalıştı :)))
ırmakçığım kendi boyundan epeyce yüksek bir yere tırmandı,indi,kaydı...
ikisi içinde bu hafta sonu dolu dolu ve bence sıçrayışlarla geçti.
havalar ısınıyor,artık her hafta sonu dışarıda oluruz,ama ben yorgunluktan bitmiş durumdayım.hele şu sırtımın ağrısı var ya beni öldürecek :( dinlenince geçiyor ama,tutulduğunda da çok ağrı yapıyor ya neyse, bu kadar güzellik için de gölge düşürmeyelim yazımıza...
tekrar pahasına,
sevgili dostlarımız iyi ki varsınız...:)
18 Nisan 2008 Cuma
annecim pastııma alalım :)
dün akşam:
-annecim arkadaşının doğumgününe gideceğiz.ne almak istersin ona?
-pasta alalım,anne...
-olur alalım annecim,ama annesi almıştır pasta,biz başka birşey alalım,olmaz mı?düşün bakalım biraz,
-pastııma (pastırma) alalım anne...
-sen hiç pastırma yedin mi?
-yooook...:) kıkırdamalar,gülüşmeler...
-yedim yedim...
-ne zaman yedin aşkım?
-iki de...
sabah:
-annecim,ben çıkıyorum.öpeyim seni,gel.
-anneciim benim,balım benim,bana aşkana (akşama)iiiii şey getiii
-ne getireyim annecim,
-toz şekeee getii, makana getiii,şokala getiii,süpsiz getiii,pilaa (pilav) getiii..
-evde toz şeker var annecim,nerden de gelir aklına?
-o zaman makaana getiii...şokala getii, süpsiz(bu herşey olabilir,sürpriz olması yeterli)getiii...:)
yine dün akşam:
-anne yemek yiyelim (1 saat önce,ben işten gelmeden hemen önce bakıcımız akşam yemeğini yedirmiş oluyor.yani aslında çok da aç değil,bekleyebilir)
-tamam annecim hemen hazırlıyorum sofrayı,
-yemek yiyelim anne,ben acıktım,
-tamam kuşum,hazırlıyorum şimdi,bana yardım etmek ister misin? masayı hazırlayalım mı?
-oluuuu, anne!! ben acıktım, yemek yiyelim anne,ben yemek yiyeyim anne, anne acıktım,çoook acıktım yemek yiyelim, anne!!!...........(ta ki masaya oturuncaya kadar,hiç susmadan tekrarlıyor)
-şu tabağı alıp herkesin oturduğu yere göre masaya koyalım mı?
tabağı alıyor ama hala söyleniyor...açım...yemek yiyelim...yemek...yiyelim...bu arada masada hala bir tabak var :)
-et piişii anne,
-olur annecim,canın et mi istedi,(dolaptan-buzluktan önceden hazırlanmış etleri çıkartılır,yemek için hemen hazırlanır)
-makana pişi anne,
-yemeğimiz var annecim,pilav var,salata var,olmaz mı?
-acıktım anne, öyle yiyeyim,
-pişirmeden yenmez annecim,çiğ et yenmez, karnın ağrır sonra,
-hem ben sana pişiriyorum bunu,yemek yapıyorum,
-yemek yapmıyosun anne,süpsiz yapıyosun,
-çiğ yeeeniiiii, vee anne, elime veee, yemek yiyeyim anne...:)))))
-annecim pişirmeden yenmez ama çok istiyorsan vereyim eline,bak buz gibi,
-veeme anne,veeeme....:( mızırdanıyor yine...
masada bir tabağın içinde iki dilim, domates sosuyla o anda pişirilmiş ve hazırlanmış yemeği var..
-sıcaktır annecim, azıcık bekleyelim mi? ağzın yanabilir?
-yooook, soğuduuuu,ısınmadı...
-aşkım,şimdi aldım koydum tabağına, soğumasına olanak yok,ama istersen üflemeye başla sen,bir iki dakikada soğur, dur ben biraz keseyim onu,daha çabuk soğusun,suyunu da koyayım,
dinlemedi,bir parçasını ağzına attı,soğumuştu ya :)ağzı yandı tabii ki, o kadar acale ederse,
-anne,ağzım yandı,(mızırdanmalar...)
-geçer güzelim şimdi,bir parça ekmek at ağzına, o acısını alır, azıcık da su içelim,tamam mı?
(hadi ya...soğumamış mı?..hay allah...:)diyesi geliyor insanın içinden ama...:)yine gülüşmeler.
-yoğuuut ver anne (versen yemez,çatlasan bir kaşık zor yer..yoğurt istiyor minik kuş,şaşkınlık içindeyim)
-yoğurt mu istedin?anlayamadım? annecim.
-eveeeet..
-dolu bir yemek kaşığı yoğurdu tabağının kenarına koydum ve yedi...inanamadım ama o yemeği de yedi,yoğurdu da yedi,salatasını da yedi,
bu sefer de başladı mızırdanmaya, çok uykum geldi anne, ayağa,
ayağa anne, anne ayağa...bir saniyecik susmadan,taaki ayağıma koyuncaya kadar,o zaman da iki -üç dakikada sızıyor,yorgun tabii, bütün gün azmaktan:)
bu arada nasıl elini yüzünü sildim,nasıl dişler fırçalandı,hangi hızla,ve tüm bunları hemen nasıl gerçekleştirdik, kendi hızımdan ben bile yoruldum...
ilahi aşkım,sen çok yaşa iyi mi?ne kadar çok şey öğretiyorsun bana...:)
sevgiyle kal bebeğim,iyi uykular aşkım:)
-annecim arkadaşının doğumgününe gideceğiz.ne almak istersin ona?
-pasta alalım,anne...
-olur alalım annecim,ama annesi almıştır pasta,biz başka birşey alalım,olmaz mı?düşün bakalım biraz,
-pastııma (pastırma) alalım anne...
-sen hiç pastırma yedin mi?
-yooook...:) kıkırdamalar,gülüşmeler...
-yedim yedim...
-ne zaman yedin aşkım?
-iki de...
sabah:
-annecim,ben çıkıyorum.öpeyim seni,gel.
-anneciim benim,balım benim,bana aşkana (akşama)iiiii şey getiii
-ne getireyim annecim,
-toz şekeee getii, makana getiii,şokala getiii,süpsiz getiii,pilaa (pilav) getiii..
-evde toz şeker var annecim,nerden de gelir aklına?
-o zaman makaana getiii...şokala getii, süpsiz(bu herşey olabilir,sürpriz olması yeterli)getiii...:)
yine dün akşam:
-anne yemek yiyelim (1 saat önce,ben işten gelmeden hemen önce bakıcımız akşam yemeğini yedirmiş oluyor.yani aslında çok da aç değil,bekleyebilir)
-tamam annecim hemen hazırlıyorum sofrayı,
-yemek yiyelim anne,ben acıktım,
-tamam kuşum,hazırlıyorum şimdi,bana yardım etmek ister misin? masayı hazırlayalım mı?
-oluuuu, anne!! ben acıktım, yemek yiyelim anne,ben yemek yiyeyim anne, anne acıktım,çoook acıktım yemek yiyelim, anne!!!...........(ta ki masaya oturuncaya kadar,hiç susmadan tekrarlıyor)
-şu tabağı alıp herkesin oturduğu yere göre masaya koyalım mı?
tabağı alıyor ama hala söyleniyor...açım...yemek yiyelim...yemek...yiyelim...bu arada masada hala bir tabak var :)
-et piişii anne,
-olur annecim,canın et mi istedi,(dolaptan-buzluktan önceden hazırlanmış etleri çıkartılır,yemek için hemen hazırlanır)
-makana pişi anne,
-yemeğimiz var annecim,pilav var,salata var,olmaz mı?
-acıktım anne, öyle yiyeyim,
-pişirmeden yenmez annecim,çiğ et yenmez, karnın ağrır sonra,
-hem ben sana pişiriyorum bunu,yemek yapıyorum,
-yemek yapmıyosun anne,süpsiz yapıyosun,
-çiğ yeeeniiiii, vee anne, elime veee, yemek yiyeyim anne...:)))))
-annecim pişirmeden yenmez ama çok istiyorsan vereyim eline,bak buz gibi,
-veeme anne,veeeme....:( mızırdanıyor yine...
masada bir tabağın içinde iki dilim, domates sosuyla o anda pişirilmiş ve hazırlanmış yemeği var..
-sıcaktır annecim, azıcık bekleyelim mi? ağzın yanabilir?
-yooook, soğuduuuu,ısınmadı...
-aşkım,şimdi aldım koydum tabağına, soğumasına olanak yok,ama istersen üflemeye başla sen,bir iki dakikada soğur, dur ben biraz keseyim onu,daha çabuk soğusun,suyunu da koyayım,
dinlemedi,bir parçasını ağzına attı,soğumuştu ya :)ağzı yandı tabii ki, o kadar acale ederse,
-anne,ağzım yandı,(mızırdanmalar...)
-geçer güzelim şimdi,bir parça ekmek at ağzına, o acısını alır, azıcık da su içelim,tamam mı?
(hadi ya...soğumamış mı?..hay allah...:)diyesi geliyor insanın içinden ama...:)yine gülüşmeler.
-yoğuuut ver anne (versen yemez,çatlasan bir kaşık zor yer..yoğurt istiyor minik kuş,şaşkınlık içindeyim)
-yoğurt mu istedin?anlayamadım? annecim.
-eveeeet..
-dolu bir yemek kaşığı yoğurdu tabağının kenarına koydum ve yedi...inanamadım ama o yemeği de yedi,yoğurdu da yedi,salatasını da yedi,
bu sefer de başladı mızırdanmaya, çok uykum geldi anne, ayağa,
ayağa anne, anne ayağa...bir saniyecik susmadan,taaki ayağıma koyuncaya kadar,o zaman da iki -üç dakikada sızıyor,yorgun tabii, bütün gün azmaktan:)
bu arada nasıl elini yüzünü sildim,nasıl dişler fırçalandı,hangi hızla,ve tüm bunları hemen nasıl gerçekleştirdik, kendi hızımdan ben bile yoruldum...
ilahi aşkım,sen çok yaşa iyi mi?ne kadar çok şey öğretiyorsun bana...:)
sevgiyle kal bebeğim,iyi uykular aşkım:)
13 Nisan 2008 Pazar
benim ayaklaaaım üç yaşında...
anne benim ayaklaaım üç yaşında...
inanamadım önce,sonra devam ettik.güldük...
bu çocuklar inanılmaz oluyorlar :)
inanamadım önce,sonra devam ettik.güldük...
bu çocuklar inanılmaz oluyorlar :)
8 Nisan 2008 Salı
anneciiim,yanıma yatsana....:)
şirinminiksuratışıldayangözler bu sabah benim evden çıkmama birkaç dakika kala uyandı...anneciiimm, yanıma yatsana...işe gitme,bugün işe hiiç gitme,lütten gitme annecim...demez mi...içim parçalandı,biraz daha konuşsa içime akan gözyaşlarımı neredeyse tutamayacaktım...ama gülümsedim,sarıldık birbirimize, işe neden gitmem gerektiğini dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım...azıcık da gıdıklayınca bebişimi ağlamaya ramak kala ikimizin de ruh hali birden değişti,izin verdi yanından kalkıp hazırlanmama ve her zamanki gibi servisi bir iki saniye ile yakaladığımda neredeyse nefes nefese kalmanın içimde yarattığı acıyla oturduğum koltuğa yığıldım,kaldım...böyle devam ederse uzun yaşamam,diye düşünüyorum...her sabah ama her sabah da servise koşarak yetişilmez ki...ama kuzucuğum ağlamadı ya...bugünü de atlatmış olduk...
onların sıcaklığı kokuları yok mu...herşeye değer... :)
onların sıcaklığı kokuları yok mu...herşeye değer... :)
7 Nisan 2008 Pazartesi
anneeciiim beniim, balım beniiimmm:)
miniksuratışıldayangozler,dun akşam beni kapıda karşıladı, mutluluğunu da çığlık atarak "anneciiim beniim,balım beniiimmm" diyerek gösteriyordu. bağırıyor,zıplıyor,elimdeki poşetleri taşımama yardım etmeye çalışıyordu...
bir çocuk bu kadar mı sevecen olur,sözleri insanın içine bu kadar mı işler,anlatmak o kadar zor ki...
sonra miniksuratı kucağıma alıp onunla kısa da olsa bir süre oynamaya başladık,altalta üstüste,kahkahaları kulaklarımız çınlatıncaya kadar bu böyle devam etti...
dün akşamki karşılamanın ve oyunun sarhoşluğunu üzerimden henüz atamamışken diğer miniksuratablasınıngibiışıldayangözler de bakıcısının "nerede kızım senin gözlerin göster bize" dediğinde o kadar çok uykusu olmasına rağmen o minicikparmağını gözüne götürmez mi? bütün günün yorgunluğu gitti,bitti o anda sanki...herşey durdu...ikiminiksurat ve benden ibaretti sanki o an...
beni sarhoş ediyor bu çocuklar,mutluluk sarhoşu...ağzımız kulaklarımızda, önce biri sonra diğeri uyuduktan sonraki evdeki sessizlik ve yarın acaba ne gibi sürprizlerle beni karşılayacakları düşüncesi beni aldı götürdü buralardan...
sonra gökyüzüne baktım,soğuk,rüzgarlı bir gecede bir tek yıldız belirli belirsiz bize gülümsüyordu.sevdiklerimiz ve yitirdiklerimiz bir yıldız olup bize dayanma gücü,yaşama sevinci mi veriyordu...bilinmez ama geçen dakikalar o kadar lezzetliydi ki...keşke uyumasalardı da biraz daha vakit geçirebilseydik...
bir çocuk bu kadar mı sevecen olur,sözleri insanın içine bu kadar mı işler,anlatmak o kadar zor ki...
sonra miniksuratı kucağıma alıp onunla kısa da olsa bir süre oynamaya başladık,altalta üstüste,kahkahaları kulaklarımız çınlatıncaya kadar bu böyle devam etti...
dün akşamki karşılamanın ve oyunun sarhoşluğunu üzerimden henüz atamamışken diğer miniksuratablasınıngibiışıldayangözler de bakıcısının "nerede kızım senin gözlerin göster bize" dediğinde o kadar çok uykusu olmasına rağmen o minicikparmağını gözüne götürmez mi? bütün günün yorgunluğu gitti,bitti o anda sanki...herşey durdu...ikiminiksurat ve benden ibaretti sanki o an...
beni sarhoş ediyor bu çocuklar,mutluluk sarhoşu...ağzımız kulaklarımızda, önce biri sonra diğeri uyuduktan sonraki evdeki sessizlik ve yarın acaba ne gibi sürprizlerle beni karşılayacakları düşüncesi beni aldı götürdü buralardan...
sonra gökyüzüne baktım,soğuk,rüzgarlı bir gecede bir tek yıldız belirli belirsiz bize gülümsüyordu.sevdiklerimiz ve yitirdiklerimiz bir yıldız olup bize dayanma gücü,yaşama sevinci mi veriyordu...bilinmez ama geçen dakikalar o kadar lezzetliydi ki...keşke uyumasalardı da biraz daha vakit geçirebilseydik...
6 Nisan 2008 Pazar
çocuk haklaaı vaa,güültü yapabiliiim , anne :)
minik surat,bana bisikletinin üzerinden ışıl ışıl bakan gözlerle, birden "cocuk haklaaı vaa,guultu yapabiliiim , anne :)" demez mi? evet annecim, çocuk hakları var, gürültü yapabilirsin, bence hiç sakıncası yok,rahat ol" dedim ama ikimizde bu sözcüklerin dizilişine ve bisikleti ile evin içerisinde dolaşırken çıkan sesin gürültü olarak algılanmasına ve aslında onun da bu gürültüden çok da hoşnut olmamasına ne var ki bisiklet kullanmanın da zevkinden olsa gerek bir süre daha evin içinde dolaşacağına haber vermesine nasıl güldük, eğlendik, anlatamam :)))
benim kızım çocuk haklarını da biliyormuş, ....aferim ona...:)
gürültü yapmak serbest, atlamak-zıplamak serbest,tırmanmak,oyun oynamak serbest,
... eee çocuk hakları var !!!
benim kızım çocuk haklarını da biliyormuş, ....aferim ona...:)
gürültü yapmak serbest, atlamak-zıplamak serbest,tırmanmak,oyun oynamak serbest,
... eee çocuk hakları var !!!
27 Mart 2008 Perşembe
aaa padon yaa sosuk iniyo buudan:)hayyet biişey :)
yağmurlu,fırtınalı bir istanbul sabahında öğlene doğru daha da artan yağışa rağmen saat 13'de evden çıkmamıza rağmen ve üç vasıta değiştirerek kliniğe ulaştığımızda saat 3'e geliyordu. ikimiz de çok ıslandık ama gülerek bindik otobüse...
ırmak beni yol boyunca çok güldürdü.neler yapmadı,neler :))şarkılar mı söylemedi, türlü komiklikler mi yapmadı, bilmiyorum ki hangisini anlatayım...önce "benim annem,güzel annem" şarkısını söyledi, sonra da "delisin,delisin...ahh kalbim ben senden çok çektim..." nasıl da güzel söylüyor ve gülüyordu...arada da aklına geldikçe "göz doktoruna gidelim anne, ben onu çok seviyooum" "hiç ağlamam anne" diyor sonra da kaldığı yerden devam ediyordu.
kliniğe ulaştığımızda sevgili doktorumuz bizi bekliyordu.biraz zahmetli de olsa muayenemiz sonuçlarımız olumlu çıktı ya da ben öyle anladım.zira ırmakçım, kulağımın yanında sürekli ama hiç susmadan "kaykaya gidelim anne, kaykaya gidelim anne" diyor ve bir yandan da doktorumuz sonuçları anlatıyordu,benim halimi bir düşünün :)zordu ama keyifliydi de, ne yalan söyleyeyim...
klinikten çıktıktan sonra vapura bindik, inerken artık o kadar yorulmuştum ki,"aşkım seni kucağımda taşımasam, elinden tutsam, yavaş yavaş insek birlikte" dediğimde hiç tereddüt etmeden "tamam anne, eveet" dedi...biz de yoğunluk biraz azalınca yerimizden kalkıp basamaklara yöneldiğimizde yine de kalabalikta çok küçük kaldığı için,o minicik hanımefendi "aaa padon yaa sosuk iniyo buudan:)hayyet biişey :)"demez mi?! hem şaşırdım, hem güldüm,balıkçıya kadar da aklımıza geldikçe güldük.
biz,ikimiz dışarıda olduğumuzda mutlaka balık yemeye gideriz.alışkanlık oldu bizde.ırmak balığı çok seviyor,ben de :) ve balık lokantasındakiler de ırmak'ı bebekliğinden beri tanıdıkları için ırmak orada hiç sıkıntı yaşamıyor.içeri girdiğimizde ırmak'ın sevdiği şarkı da çıkınca radyoda keyfine diyecek yoktu;hem dans etti, hem balığını yedi,hem de diğer masadakilerin hayranlık dolu bakışlarında koca bir alkış aldı :)ben utandım biraz ama,çocuk işte...dans etmek için yer,zaman,ortam tanımıyor;sokakta, alışverişde,evde,her zaman dans edebiliriz,böyle de bir yeteneğimiz var..:)
güzel bir günü noktaladığımızda damağımızda o günün lezzeti kaldı...güzeldi,herşey çok güzeldi:)
ırmak beni yol boyunca çok güldürdü.neler yapmadı,neler :))şarkılar mı söylemedi, türlü komiklikler mi yapmadı, bilmiyorum ki hangisini anlatayım...önce "benim annem,güzel annem" şarkısını söyledi, sonra da "delisin,delisin...ahh kalbim ben senden çok çektim..." nasıl da güzel söylüyor ve gülüyordu...arada da aklına geldikçe "göz doktoruna gidelim anne, ben onu çok seviyooum" "hiç ağlamam anne" diyor sonra da kaldığı yerden devam ediyordu.
kliniğe ulaştığımızda sevgili doktorumuz bizi bekliyordu.biraz zahmetli de olsa muayenemiz sonuçlarımız olumlu çıktı ya da ben öyle anladım.zira ırmakçım, kulağımın yanında sürekli ama hiç susmadan "kaykaya gidelim anne, kaykaya gidelim anne" diyor ve bir yandan da doktorumuz sonuçları anlatıyordu,benim halimi bir düşünün :)zordu ama keyifliydi de, ne yalan söyleyeyim...
klinikten çıktıktan sonra vapura bindik, inerken artık o kadar yorulmuştum ki,"aşkım seni kucağımda taşımasam, elinden tutsam, yavaş yavaş insek birlikte" dediğimde hiç tereddüt etmeden "tamam anne, eveet" dedi...biz de yoğunluk biraz azalınca yerimizden kalkıp basamaklara yöneldiğimizde yine de kalabalikta çok küçük kaldığı için,o minicik hanımefendi "aaa padon yaa sosuk iniyo buudan:)hayyet biişey :)"demez mi?! hem şaşırdım, hem güldüm,balıkçıya kadar da aklımıza geldikçe güldük.
biz,ikimiz dışarıda olduğumuzda mutlaka balık yemeye gideriz.alışkanlık oldu bizde.ırmak balığı çok seviyor,ben de :) ve balık lokantasındakiler de ırmak'ı bebekliğinden beri tanıdıkları için ırmak orada hiç sıkıntı yaşamıyor.içeri girdiğimizde ırmak'ın sevdiği şarkı da çıkınca radyoda keyfine diyecek yoktu;hem dans etti, hem balığını yedi,hem de diğer masadakilerin hayranlık dolu bakışlarında koca bir alkış aldı :)ben utandım biraz ama,çocuk işte...dans etmek için yer,zaman,ortam tanımıyor;sokakta, alışverişde,evde,her zaman dans edebiliriz,böyle de bir yeteneğimiz var..:)
güzel bir günü noktaladığımızda damağımızda o günün lezzeti kaldı...güzeldi,herşey çok güzeldi:)
18 Mart 2008 Salı
bu sabah
önce uyandık,saçlarımız tarandı,gözlüğümüz takıldı,çoraplarımız sorunsuz giyildi;zira salyangoz diğer adıyla sandelyegozlu çoraplarımızı cuma günü balkuşumla beraber aldığımızdan sevinçle giyildi,ama yine "anne sen bugün işe gitme, hiç gitme" ile bu mutluluk tablosu gölgelenmeye başlamıştı ki imdadımıza, yağmur damlacıklarının bendeki heyecanı koştu...
ben doğa olayları karşısında öyle heyecanlanıyorum ki bunu da bebişlerimle paylaşıyorum.bak annecim,yağmur yağmaya başladı,camlara vuruyor, nasıl da güzel bir sesi var" dediğimde,biraz sakinleşti,biraz yağmuru izledik,benim işe gitme meselemi unutmadı tabii ki...
zaman daralmaya ve benim de servise yetişmek için koşarak evden çıkma zamanım gelince "tamam o zaman, pencereden bana bakın siz,ben dışarıdan yağmurun altından size el sallayacağım "dediğimde çok sevindi...ve benim yağmur altında hem koşmam hem de el sallamam o kadar çok hoşuna gitti ki, sanırım bugünü de ağlamadan atlatmış olduk.percerede ağzı kulaklarında bana gülüyordu, gördüm...ben ıslandım, o güldü,ama çok heyecanlı,komik ve güzeldi :)
dışarıdan bizi/beni izleyenler "bu kadın delirmiş olmalı" demişlerdir. olsun varsın, desinler,yağmurla dans etmek, benim balkuşumu mutlu etti ya, bir daha ki sefere onunla birlikte dans ederiz, daha da eğleniriz,yağmurun tınısına kahkahalarımız karışır,hem ıslanırız hem de mutluluktan sarhoş oluruz, olmaz mı:))olur, hem de çok güzel olur :)
kızım/kızlarım evde kaldı,ben servise bindim,radyoda mfö çalmaya başladı...saklanmaya çalıştım gözlüklerimin ardına, ama olmadı...sadece ben,yağmur ve müzik olmalıydı yaşamımda o anda,bir de boğazın derin deli mavisi...kapattım kendimi bir süreliğine dış dünyaya ta ki o yalınlık kayboluncaya dek..ama keyifliydi bu sabah, tek eksik,ince belli cam bardakta demli çay ve wolf dü...
"bu sabah yağmur var istanbulda
gözlerim dolu dolu oluyor bilinmez niye
anne sözü dinler gibi masum
ağladım bu sabah
günler dayanılmaz oldu, senden uzak olunca
martılar mahzun oldu, onlar bile ağladılar
şarkılarda düşünmek seni bana getirmez ki
seni bana getirmez ki
seni bana getirmez ki....
ben doğa olayları karşısında öyle heyecanlanıyorum ki bunu da bebişlerimle paylaşıyorum.bak annecim,yağmur yağmaya başladı,camlara vuruyor, nasıl da güzel bir sesi var" dediğimde,biraz sakinleşti,biraz yağmuru izledik,benim işe gitme meselemi unutmadı tabii ki...
zaman daralmaya ve benim de servise yetişmek için koşarak evden çıkma zamanım gelince "tamam o zaman, pencereden bana bakın siz,ben dışarıdan yağmurun altından size el sallayacağım "dediğimde çok sevindi...ve benim yağmur altında hem koşmam hem de el sallamam o kadar çok hoşuna gitti ki, sanırım bugünü de ağlamadan atlatmış olduk.percerede ağzı kulaklarında bana gülüyordu, gördüm...ben ıslandım, o güldü,ama çok heyecanlı,komik ve güzeldi :)
dışarıdan bizi/beni izleyenler "bu kadın delirmiş olmalı" demişlerdir. olsun varsın, desinler,yağmurla dans etmek, benim balkuşumu mutlu etti ya, bir daha ki sefere onunla birlikte dans ederiz, daha da eğleniriz,yağmurun tınısına kahkahalarımız karışır,hem ıslanırız hem de mutluluktan sarhoş oluruz, olmaz mı:))olur, hem de çok güzel olur :)
kızım/kızlarım evde kaldı,ben servise bindim,radyoda mfö çalmaya başladı...saklanmaya çalıştım gözlüklerimin ardına, ama olmadı...sadece ben,yağmur ve müzik olmalıydı yaşamımda o anda,bir de boğazın derin deli mavisi...kapattım kendimi bir süreliğine dış dünyaya ta ki o yalınlık kayboluncaya dek..ama keyifliydi bu sabah, tek eksik,ince belli cam bardakta demli çay ve wolf dü...
"bu sabah yağmur var istanbulda
gözlerim dolu dolu oluyor bilinmez niye
anne sözü dinler gibi masum
ağladım bu sabah
günler dayanılmaz oldu, senden uzak olunca
martılar mahzun oldu, onlar bile ağladılar
şarkılarda düşünmek seni bana getirmez ki
seni bana getirmez ki
seni bana getirmez ki....
17 Mart 2008 Pazartesi
kızım büyümüş de haberimiz yok:)
benim balkuşum artık pijamasının altını kendisi, bizden yardım almaksızın giyebiliyor.
boncukları ipe dizebiliyor...
ve sorguluyor:) neden,niye diye sorular soruyor ve bu durum benim o kadar çok hoşuma gidiyor ki, o sordukça hem o soruları nasıl oluşturuyor diye seviniyorum hem de şaşkınlıktan nasıl yanıt vermenin doğru olacağı konusunda tereddütler yaşıyorum.
ayrıca şarkılarımız var,öğrendiğimiz ve bize öğretilen...
balkuşum büyümüş de bize şarkı öğretiyormuş...
sen doğduğun andan itibaren bize o kadar çok şey öğretiyorsun ki,seve seve yeni şeyleri de öğreniriz :)
sevgilerimiz daima seninle anneciğim :)
boncukları ipe dizebiliyor...
ve sorguluyor:) neden,niye diye sorular soruyor ve bu durum benim o kadar çok hoşuma gidiyor ki, o sordukça hem o soruları nasıl oluşturuyor diye seviniyorum hem de şaşkınlıktan nasıl yanıt vermenin doğru olacağı konusunda tereddütler yaşıyorum.
ayrıca şarkılarımız var,öğrendiğimiz ve bize öğretilen...
balkuşum büyümüş de bize şarkı öğretiyormuş...
sen doğduğun andan itibaren bize o kadar çok şey öğretiyorsun ki,seve seve yeni şeyleri de öğreniriz :)
sevgilerimiz daima seninle anneciğim :)
6 Mart 2008 Perşembe
8 mart dünya kadınlar günümüz kutlu olsun
zor zanaatmış kadın olmak, anne olmak...dik bir yokuşu ağır ağır çıkmak.
zaman gelir nefessiz kalırız mutluluktan, zaman gelir tüm dış dünyaya kapatırız kendimizi-içimizi acıtan gerçekler karşısında...
zaman gelir kimse anlamaz bizi,zaman gelir biz anlamayız kimseyi,
inişli ve çıkışlı da olsa duygularımız, aynı değil miyiz özünde?
bahar gelir uçarız havalara,çiçek-böcük derken,yayılırız dünyanın dört bir yanına...mor inci taneleri takarak yakamıza,
her tepkimiz anlamlıdır, her haykırışımız bir isyan...
rimelli,allıklı, pudralı,rujsuz kapıyı açmayan incik boncuklu, her yanı süslü ya da sade,
hızmalı, halhallı,saçı uzun, saçı kısa...
bizi biz yapan herbirimiz değil miyiz?
keyifli, sağlıklı ve tadına vara vara şu kısacık ömrümüzde tüm mutlulukların sizinle birlikte olmasını dileriz.
dünya kadınlar gününüzü en içten dileklerimizle kutlarız...
annem ve ben...
zaman gelir nefessiz kalırız mutluluktan, zaman gelir tüm dış dünyaya kapatırız kendimizi-içimizi acıtan gerçekler karşısında...
zaman gelir kimse anlamaz bizi,zaman gelir biz anlamayız kimseyi,
inişli ve çıkışlı da olsa duygularımız, aynı değil miyiz özünde?
bahar gelir uçarız havalara,çiçek-böcük derken,yayılırız dünyanın dört bir yanına...mor inci taneleri takarak yakamıza,
her tepkimiz anlamlıdır, her haykırışımız bir isyan...
rimelli,allıklı, pudralı,rujsuz kapıyı açmayan incik boncuklu, her yanı süslü ya da sade,
hızmalı, halhallı,saçı uzun, saçı kısa...
bizi biz yapan herbirimiz değil miyiz?
keyifli, sağlıklı ve tadına vara vara şu kısacık ömrümüzde tüm mutlulukların sizinle birlikte olmasını dileriz.
dünya kadınlar gününüzü en içten dileklerimizle kutlarız...
annem ve ben...
5 Mart 2008 Çarşamba
8 mart a 3 gün kaldı
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
kuzum hastalandı
dün gece yarısı kusarak uyanan kuzucuğum iki gündür alev alev yanıyor.düşmüyor ateşimiz birtürlü...ama biz inatçıyız,inat edip düşüreceğiz ateşimizi...sonra yine sokaklarda olacağız...
22 Şubat 2008 Cuma
dünyayı güzellik kurtaracak
bir kıyıdan baktım dünyaya
ellerimde tuz, avucumda sedef
bir mavilik, bir açıklık
özgürlük hasreti
yüreğime vuruyor
nerede, nerede insanlar?
dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlayacak herşey
o üzüntü birden gelir
yağmurlu havalarda
yeniden kuararım dünyayı ben
kederlerle
kimseler aşık değil mi bu şehirde
dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlayacak herşey
hava, martılar, ışıklı şehir
sarhoş ediyor beni yosun kokusu
hilesiz kucaklamak istiyorum
dünyayı, şehri ve seni
dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlayacak herşey
ellerimde tuz, avucumda sedef
bir mavilik, bir açıklık
özgürlük hasreti
yüreğime vuruyor
nerede, nerede insanlar?
dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlayacak herşey
o üzüntü birden gelir
yağmurlu havalarda
yeniden kuararım dünyayı ben
kederlerle
kimseler aşık değil mi bu şehirde
dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlayacak herşey
hava, martılar, ışıklı şehir
sarhoş ediyor beni yosun kokusu
hilesiz kucaklamak istiyorum
dünyayı, şehri ve seni
dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlayacak herşey
bebek kuşlar geldi!!!!:)))
bu sabah bebek kuşların şarkılarıyla uyandım.bahar geldi,mutluluk çığlığı gibiydi şarkıları..ne kadar sevinçli şarkılar varsa hepbir ağızdan ama farklı tonlarda söylenen begonvil neşesindeydi melodileri :)))
benim bebek kuşlarım ise uyuyorlardı,hayıflandım önce, bu sabah keşke onlar da bu melodilerle uyansalardı, beni öperek uğurlasalardı, diye...
olmadı,karşıdan hüzünlü hüzünlü, gözlerim dolarak koklayarak kuşlarımı, evden ayrıldım.
evden böyle ayrılarak ise gitmek çok zor geliyor bana...onların mis kokusunu içime çekemeden,sarılamadan doyasıya, öyle boynu bükük,kimsesiz...
ama yakında bahar dalları taş duvarların alnını okşayacak,nergisler,sümbüller nazlı nazlı salınırken minik bir kedicik gölgelenecek,şekerlemesinde söğüt dallarının altında...
bizde sarmaş dolaş,yuvarlanacağız bir patikada...
benim bebek kuşlarım ise uyuyorlardı,hayıflandım önce, bu sabah keşke onlar da bu melodilerle uyansalardı, beni öperek uğurlasalardı, diye...
olmadı,karşıdan hüzünlü hüzünlü, gözlerim dolarak koklayarak kuşlarımı, evden ayrıldım.
evden böyle ayrılarak ise gitmek çok zor geliyor bana...onların mis kokusunu içime çekemeden,sarılamadan doyasıya, öyle boynu bükük,kimsesiz...
ama yakında bahar dalları taş duvarların alnını okşayacak,nergisler,sümbüller nazlı nazlı salınırken minik bir kedicik gölgelenecek,şekerlemesinde söğüt dallarının altında...
bizde sarmaş dolaş,yuvarlanacağız bir patikada...
20 Şubat 2008 Çarşamba
uyku kardeşim ver elini
uyku kardesim ver elini
usul usul damla damla
beraber eriyelim eriyelim
sonra bembeyaz
fukara bir bacada
tek göz olmus
umutlarla sevdalarla
tütelim eriyelim
mavi mavi ince ince
usul usul eriyelim
fikret kızılok
usul usul damla damla
beraber eriyelim eriyelim
sonra bembeyaz
fukara bir bacada
tek göz olmus
umutlarla sevdalarla
tütelim eriyelim
mavi mavi ince ince
usul usul eriyelim
fikret kızılok
19 Şubat 2008 Salı
18.02.2008 pazartesi/bekle beni küçüğüm!!!
bugün bizim doktor kontrolümüz var,haftalar öncesinden alınan randevumuz, geçen hafta hocanın kongrede olmasından kaynaklı,pazartesi gününe verilmiş olan o meşhur randevumuza birkaç saat kala telefonumuz çalıyor.hocamız,hava soğuk olduğu gerekçesiyle evden çıkamıyormuş...aa aaa...ben itiraz ediyorum, haftalar öncesinden alınan randevu için iş yerinden yasal olarak hakkım olan izni almakta bile zorlandığımı, ötesinde işyerinden problem çıkartmalarından dolayı da başka bir güne aktarmak istediğimde değişiklik yapılmadığını,şimdi ise Salı günü gelemez misiniz sorusunun çok anlamsız olduğunu hatırlatınca 5 dk.sonra telefonumuz yine çalıyor ve randevumuz kesinleşiyor.hoca evden çıkabilecek !!!
ırmak yine gerildi.yine hastaneye gidilecek ve yine karnına bakılacak, kalbi dinlenecek v.s.v.s....anlatıyorum, açıklıyorum ama çok gergin...oyun oynamıyor,bana yapışmış durumda, kucağımdan inmek istemiyor,ne yapıyorsam birlikte yapıyoruz.bakıcımız da ben evdeyim diye geç geliyor.:(((iyiniyet suistimali diye buna denir herhalde.....ben perişan olmuş durumdayım...doğa mızırdanıyor, o da kucağımda, biz yapışık kardeşler olarak öylece oyun kurmaya çalışıyoruz.
durağı arıyoruz.taksi sokağa giremezmiş.ırmak kucağımda ana caddeye kadar yürüyoruz.
doğuda yollar kapandığında ne oluyor, diye düşünüyorum.filmlere konu olmak dışında :(((ya hasta olsaydı evladım,ya yollar kapalı olsaydı...
dize kadar karlı yollardan bata çıka kucağımda bebek kuşum, neyseki ana caddedeyiz.bir kaç dakika içerisinde de gelen taksinin içerisinde.
hastaneye erken geliyoruz...zamanından önce..bize madalya vermelisiniz, diyorum hastane yetkililerine, biz bu hava koşullarında hastaneye kadar gelebiliyoruz, temizlemediğiniz hastanenin önündeki birikintilerle sırılsıklam olarak,mermer basamaktan kayarak ulaşıyoruz ,hem de kucağımda çocuğumla,siz bir kapınızın önünü temizleyemiyorsunuz,diyorum. evet, susamam maalesef, hele ki böyle bir durumda hiç susamam...elbette nezaket sınırları içerisinde dile getiriyorum bunları, hastane yönetimi mahçup,gülümsüyorlar bize,hoşgeldiniz...ve sonra kapının önünü temizletmeye başlıyorlar...
biz beklerken ırmak hala kucağımda, annecim şarkı söylesen, diyor,ilk aklıma gelen şarkı bekle beni oluyor...çağdaş türkünün delikanlıdan sonra en çok sevdiğim şarkısı,
bekle beni küçüğüm,
umudun karartmadan
sevincin yitirmeden....
diye başlıyorum mırıldanmaya, hastanede bir biz, bir de çalışanlar ve yetkililer var.
kimse duymasın diye de kulağına fısıldıyorum neredeyse şarkıyı, yoksa utanırım.:(
ırmak biraz rahatlıyor,
hoca vaktinde geliyor,ırmak ın takipleri yılda bire çıkıyor. yani yeni yaşında geleceğiz bir sonraki kontrole...bizibekleyen sürprizlere gebe bir yılın sonunda ömrümüz varsa o da burada olacağız yine...
mutlu mutlu ayrılıyoruz hastaneden, ne ıslağı hissediyorum bacaklarımda ne de kollarımda ağrıyı, ta ki gece olup da uzanıncaya kadar...işte o zaman başlıyor sızlamaya,ama sonuçlar endişe yaratmayacak boyutta ya, günün mutlu sonuçlanması hoşuma gidiyor.
çoook uykusuzum, çoook yorgunum (çook yorgunum beni bekleme kaptan...seyir defterini başkası yazsın!! ve her ne zaman yorgun hissetsem kendimi, hem de çok, bu mısraları mırıldanmaya başlarım) ama keyifliyim,ırmak da çok keyifli,eve dönünceye kadar gülüyoruz...:)))
çok şekersin ama sen:)))öyle böyle değil...:))))))))
ırmak yine gerildi.yine hastaneye gidilecek ve yine karnına bakılacak, kalbi dinlenecek v.s.v.s....anlatıyorum, açıklıyorum ama çok gergin...oyun oynamıyor,bana yapışmış durumda, kucağımdan inmek istemiyor,ne yapıyorsam birlikte yapıyoruz.bakıcımız da ben evdeyim diye geç geliyor.:(((iyiniyet suistimali diye buna denir herhalde.....ben perişan olmuş durumdayım...doğa mızırdanıyor, o da kucağımda, biz yapışık kardeşler olarak öylece oyun kurmaya çalışıyoruz.
durağı arıyoruz.taksi sokağa giremezmiş.ırmak kucağımda ana caddeye kadar yürüyoruz.
doğuda yollar kapandığında ne oluyor, diye düşünüyorum.filmlere konu olmak dışında :(((ya hasta olsaydı evladım,ya yollar kapalı olsaydı...
dize kadar karlı yollardan bata çıka kucağımda bebek kuşum, neyseki ana caddedeyiz.bir kaç dakika içerisinde de gelen taksinin içerisinde.
hastaneye erken geliyoruz...zamanından önce..bize madalya vermelisiniz, diyorum hastane yetkililerine, biz bu hava koşullarında hastaneye kadar gelebiliyoruz, temizlemediğiniz hastanenin önündeki birikintilerle sırılsıklam olarak,mermer basamaktan kayarak ulaşıyoruz ,hem de kucağımda çocuğumla,siz bir kapınızın önünü temizleyemiyorsunuz,diyorum. evet, susamam maalesef, hele ki böyle bir durumda hiç susamam...elbette nezaket sınırları içerisinde dile getiriyorum bunları, hastane yönetimi mahçup,gülümsüyorlar bize,hoşgeldiniz...ve sonra kapının önünü temizletmeye başlıyorlar...
biz beklerken ırmak hala kucağımda, annecim şarkı söylesen, diyor,ilk aklıma gelen şarkı bekle beni oluyor...çağdaş türkünün delikanlıdan sonra en çok sevdiğim şarkısı,
bekle beni küçüğüm,
umudun karartmadan
sevincin yitirmeden....
diye başlıyorum mırıldanmaya, hastanede bir biz, bir de çalışanlar ve yetkililer var.
kimse duymasın diye de kulağına fısıldıyorum neredeyse şarkıyı, yoksa utanırım.:(
ırmak biraz rahatlıyor,
hoca vaktinde geliyor,ırmak ın takipleri yılda bire çıkıyor. yani yeni yaşında geleceğiz bir sonraki kontrole...bizibekleyen sürprizlere gebe bir yılın sonunda ömrümüz varsa o da burada olacağız yine...
mutlu mutlu ayrılıyoruz hastaneden, ne ıslağı hissediyorum bacaklarımda ne de kollarımda ağrıyı, ta ki gece olup da uzanıncaya kadar...işte o zaman başlıyor sızlamaya,ama sonuçlar endişe yaratmayacak boyutta ya, günün mutlu sonuçlanması hoşuma gidiyor.
çoook uykusuzum, çoook yorgunum (çook yorgunum beni bekleme kaptan...seyir defterini başkası yazsın!! ve her ne zaman yorgun hissetsem kendimi, hem de çok, bu mısraları mırıldanmaya başlarım) ama keyifliyim,ırmak da çok keyifli,eve dönünceye kadar gülüyoruz...:)))
çok şekersin ama sen:)))öyle böyle değil...:))))))))
ekmek atalım anne bebek kuşlara, aç kalmasınlar
16/17.02.2008 istanbul'a bebek kar taneleri geldi :)
cumartesi günü başlayan yağış,pazar olup da pencerelerden baktığımızdaki o dinginlik,beyazın verdiği duruluk hissini hemen çocukları kucağıma alıp, annecim bakın bebek kar taneleri, heryerde..:)uzanmışlar öylece mışıl mışıl uyuyorlar, ne kadar güzeller değilmi , diye başlıyorum anlatmaya...öyle heyecanlanıyorum ki şu doğa olaylarından:)o kadar olur...ırmak ı giydiriyorum, bakkala gidip ekmek alacaklar babasıyla,biraz da kar topu oynayın, diyorum.hemen gelmeyin,keyfini çıkartın. ırmak tutturuyor annecim sen de gel,diye ama doğa yı bırakamam evde yalnız annecim, ben gelemem, siz babanla oynayın bize de kar topu getirin, diyorum.5-10 dk.ya geliyorlar.hava çok soğumuş.kar topu oynayamamışlar...ırmak, karda yuvarlanamamış.ah, ah, ben olsaydım,diye iç geçiriyorum, onu yuvarlamadan içeriye sokmazdım ama...:)))
gözüm hep dışarıda, daha doğrusu yarım açılmış, perdenin aralığında...martıları görüyorum.yine heyecanlandım.gelin gelin, bakın martılar gelmiş, mama arıyorlar, ah aç kalmışlar herhalde,deyince ben...annecim,bebek kuşlara ekmek atalım,aç kalmasınlar diyor benim balım :)))bayat ekmekleri ufalıyorum eline, o da balkondan atıyor...nasıl mutlu, nasıl mutlu, anlatamam...içeri girdiğimizde , baba, ben bebek kuşları besledim, aç kalmasınlar :)))ekmek verdim onlara,diyor..bu arada doğam da balkon kapısını açmaya çalışıyor.meraklı bir kuş o da...:)anlamaya çalışıyor olup biteni...
iki minik bebek kuşlarımla beraber camdan öylece bakakalıyoruz, mışıl mışıl uyuyan bebek kar tanelerine:)
cumartesi günü başlayan yağış,pazar olup da pencerelerden baktığımızdaki o dinginlik,beyazın verdiği duruluk hissini hemen çocukları kucağıma alıp, annecim bakın bebek kar taneleri, heryerde..:)uzanmışlar öylece mışıl mışıl uyuyorlar, ne kadar güzeller değilmi , diye başlıyorum anlatmaya...öyle heyecanlanıyorum ki şu doğa olaylarından:)o kadar olur...ırmak ı giydiriyorum, bakkala gidip ekmek alacaklar babasıyla,biraz da kar topu oynayın, diyorum.hemen gelmeyin,keyfini çıkartın. ırmak tutturuyor annecim sen de gel,diye ama doğa yı bırakamam evde yalnız annecim, ben gelemem, siz babanla oynayın bize de kar topu getirin, diyorum.5-10 dk.ya geliyorlar.hava çok soğumuş.kar topu oynayamamışlar...ırmak, karda yuvarlanamamış.ah, ah, ben olsaydım,diye iç geçiriyorum, onu yuvarlamadan içeriye sokmazdım ama...:)))
gözüm hep dışarıda, daha doğrusu yarım açılmış, perdenin aralığında...martıları görüyorum.yine heyecanlandım.gelin gelin, bakın martılar gelmiş, mama arıyorlar, ah aç kalmışlar herhalde,deyince ben...annecim,bebek kuşlara ekmek atalım,aç kalmasınlar diyor benim balım :)))bayat ekmekleri ufalıyorum eline, o da balkondan atıyor...nasıl mutlu, nasıl mutlu, anlatamam...içeri girdiğimizde , baba, ben bebek kuşları besledim, aç kalmasınlar :)))ekmek verdim onlara,diyor..bu arada doğam da balkon kapısını açmaya çalışıyor.meraklı bir kuş o da...:)anlamaya çalışıyor olup biteni...
iki minik bebek kuşlarımla beraber camdan öylece bakakalıyoruz, mışıl mışıl uyuyan bebek kar tanelerine:)
balık yiyelim anne
15.02.2008...günlerden Cuma...dışarıda güzel bir hava var.benim balkuşumla birlikte balıkçıdayız.çok mutlu.balık yiyecek ya...sabırsızlıkla beklediğimiz o an, işte anne balık,dediğinde masamızda kızımla birlikte balık yiyoruz.ben çok severim balığı, ırmak da çok seviyor.yanına salata ve soğan da istiyor miniğim.1 yaşında somonla başladığımız balık serüvenimiz diğerlerini denememizle devam ediyor.çok mutluyuz ikimizde :)
balıklardan sonra ince belli cam bardaktan içilen demli çaydan sonra çıkıyoruz.şimdi parka gitme zamanı, daha doğrusu kaykaya...rüzgar hafif hafif kendisini hissettirmeye başlıyor.gidelim annecim,hava iyice soğumaya başladı, diyorum.hiç itiraz etmiyor.evet,daha eve dönmüyoruz.gözlükçüye uğrayıp,gözlüğünün spirallerini ve dengesini düzenleteceğiz.ırmak çok mutlu,neredeyse 3 saattir sokaktayız ve hava iyice soğumaya başladı,en kötüsü de uykusu geldi...anne beni ayağına al, diyor.sokaktayız ve yere oturup ırmak ı sallayacağım, o da uyuyacak. neyseki gözlükçüde işimiz çok çabuk bitiyor ama bizim daha yapacak çok işimiz var, 1 saat kadar da diğer işleri bitirip de eve döndüğümüzde hem çok mutlu ve keyifli hem de uykusunun ağır basmasından öylece uyuveriyor...
o kadar tatlı ki...onu uyurken izlemesi de o kadar keyifli ki...:)))
iyi ki varsın annecim,sen o kadar güzelsin ki :)))
balıklardan sonra ince belli cam bardaktan içilen demli çaydan sonra çıkıyoruz.şimdi parka gitme zamanı, daha doğrusu kaykaya...rüzgar hafif hafif kendisini hissettirmeye başlıyor.gidelim annecim,hava iyice soğumaya başladı, diyorum.hiç itiraz etmiyor.evet,daha eve dönmüyoruz.gözlükçüye uğrayıp,gözlüğünün spirallerini ve dengesini düzenleteceğiz.ırmak çok mutlu,neredeyse 3 saattir sokaktayız ve hava iyice soğumaya başladı,en kötüsü de uykusu geldi...anne beni ayağına al, diyor.sokaktayız ve yere oturup ırmak ı sallayacağım, o da uyuyacak. neyseki gözlükçüde işimiz çok çabuk bitiyor ama bizim daha yapacak çok işimiz var, 1 saat kadar da diğer işleri bitirip de eve döndüğümüzde hem çok mutlu ve keyifli hem de uykusunun ağır basmasından öylece uyuveriyor...
o kadar tatlı ki...onu uyurken izlemesi de o kadar keyifli ki...:)))
iyi ki varsın annecim,sen o kadar güzelsin ki :)))
bekle beni
Bekle beni küçüğüm
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
bekle beni
Bahar geldiğinde
kırlara çıkacaksın
dizboyu otlar üstünde
koş koşabildiğince
ve sakın yitirme neşeyi
Kırların sessizliğinde
yüreğinin sesini dinle
ve orada benim için
küçücük bir yer ayır
ve bekle beni küçüğüm
Doğa pervasızdır biraz
bakarsın en olmaz yerde
masmavi bir su fışkırır
ve suyun ışıldayan göğsünde
sevincin nilüferleri
Bahar şaşırtmasın seni
sırtüstü uzan bir gölgeye
suların, kuşların sesini dinle
ve bekle beni orada
döneceğim küçüğüm
II
Mapusane türküleri
hüzünlüdür biraz
belki her dinleyişinde
yüreğin burkulmakta
için sızlamaktadır
Ama acılara alışılmaz
birşeyler var değişecek
birşeyler var
değiştirmemiz gereken
önce acılardan başlanacak
Beş on yıl dediğin
pek kolay geçmeyebilir
üstelik bu savaş
bu kahredici kıyım
bitmeyebilir daha uzun süre
Ama sen sahip çıkarak
yaşama ve sevince
bekle beni küçüğüm
acılar bitecek bir gün
sevgiler çiçek açacak
Mapusane türküleri
hüzünlüyse de biraz
yüreğin burkulmasın
için sızlamasın sakın
ve bekle beni küçüğüm
III
Kış kıyamet bir gün
bakarsın çıkıp gelmişim
varsın azgınlaşsın tipi
ve uğuldayadursun
dışardaki rüzgâr
Sakın şaşırma küçüğüm
üşümüş bir serçe gibi
titremesin ellerin
apansız çıkıp geleceğim
kış kıyamet de olsa bir gün
Uğuldayan bu rüzgâr
bu delice yağan kar
ürkütmesin seni
direnmektir artık
bekleyişin öbür adı
Sen türküler söyle
ve gülümse küçüğüm
çünkü sesinin
ırmağıyla yeşerecek
hasretin bozkırları
Bekle beni küçüğüm
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
beke beni küçüğüm
AHMET TELLİ
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
bekle beni
Bahar geldiğinde
kırlara çıkacaksın
dizboyu otlar üstünde
koş koşabildiğince
ve sakın yitirme neşeyi
Kırların sessizliğinde
yüreğinin sesini dinle
ve orada benim için
küçücük bir yer ayır
ve bekle beni küçüğüm
Doğa pervasızdır biraz
bakarsın en olmaz yerde
masmavi bir su fışkırır
ve suyun ışıldayan göğsünde
sevincin nilüferleri
Bahar şaşırtmasın seni
sırtüstü uzan bir gölgeye
suların, kuşların sesini dinle
ve bekle beni orada
döneceğim küçüğüm
II
Mapusane türküleri
hüzünlüdür biraz
belki her dinleyişinde
yüreğin burkulmakta
için sızlamaktadır
Ama acılara alışılmaz
birşeyler var değişecek
birşeyler var
değiştirmemiz gereken
önce acılardan başlanacak
Beş on yıl dediğin
pek kolay geçmeyebilir
üstelik bu savaş
bu kahredici kıyım
bitmeyebilir daha uzun süre
Ama sen sahip çıkarak
yaşama ve sevince
bekle beni küçüğüm
acılar bitecek bir gün
sevgiler çiçek açacak
Mapusane türküleri
hüzünlüyse de biraz
yüreğin burkulmasın
için sızlamasın sakın
ve bekle beni küçüğüm
III
Kış kıyamet bir gün
bakarsın çıkıp gelmişim
varsın azgınlaşsın tipi
ve uğuldayadursun
dışardaki rüzgâr
Sakın şaşırma küçüğüm
üşümüş bir serçe gibi
titremesin ellerin
apansız çıkıp geleceğim
kış kıyamet de olsa bir gün
Uğuldayan bu rüzgâr
bu delice yağan kar
ürkütmesin seni
direnmektir artık
bekleyişin öbür adı
Sen türküler söyle
ve gülümse küçüğüm
çünkü sesinin
ırmağıyla yeşerecek
hasretin bozkırları
Bekle beni küçüğüm
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
beke beni küçüğüm
AHMET TELLİ
18 Ocak 2008 Cuma
Mutluluk
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarındaki Küba'nın resmini yapabilir misin?
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?"
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarındaki Küba'nın resmini yapabilir misin?
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?"
Yarın benim kızımın doğum günü
benim güzeller güzeli kızım yarın 3 yaşını dolduracak. bizim için geçen dolu dolu koskocaman 3 yıl...
iyi ki doğdun annecim, iyi ki varsın bebeğim,
sağlıkla,mutluluk ve huzur dolu yıllar geçirmeni temenni ederim.
sevgilerim her zaman seninle olacak minik kuzum benim :)
anneciğin...:)
sema,
iyi ki doğdun annecim, iyi ki varsın bebeğim,
sağlıkla,mutluluk ve huzur dolu yıllar geçirmeni temenni ederim.
sevgilerim her zaman seninle olacak minik kuzum benim :)
anneciğin...:)
sema,
Hoşgeldiniz Bebek Kar Taneleri
çın çın, çın çın , çın çın...anne kar tanesi, başında tüylü kırmızı şapkası, fırfırlı kırmızı-beyaz çizgili pijaması, kırmızı pon ponlu patikleri , elinde gümüş çıngırağıyla tüm bebek kar tanelerini uyandırmaya başlamıştı. hiçbirisi de uyanmak istemiyor, gözlerini açıp, yan tarafında yatan kardeşine bakıyor ve tekrar şeffaf örtünün altına girerek uyumaya çalışıyordu. ama anne kar tanesi bu durumu hemen farkediyor ve tekrar yanlarına gidip uyanıncaya kadar çın çın, çın çın çıngırağı başlarında sallıyordu....nazlana nazlana yumuşacık pembe-beyaz pamuk yataklarından gerine gerine uyanan, yataklarından kalkan bebek kar taneleri önce bir güzel esniyor, ağızlarını daha kapatamadan ağır adımlarla kapının önünde sıraya giriyordu.
...ve kapının önünde el ele tutuşan bebek kar taneleri mutlulukla gülümseyen kardeşlerine ve annelerine bakıp hep bir ağızdan “hazırız” diye bağırdılar. öyle bir bağırdılar ki, anne kar tanesi sıçradı...ayağı kaydı, öne doğru gitti- geldi, rüzgarda sallanan yeşil bir yaprak gibi, öyle bir sarsıldı ki, hani neredeyse dışarıya uçacaktı...bıııırrrrr, dışarısı ne kadar da soğuk bugün, dedi, ve vücudunun bu kadar sarsılmasına ve tekrar dengeyi bulmasına “hah hah hah hah, az daha düşecektim” dedi ve bir kahkaha attı...
bu durumu gören bebek kar taneleri hep bir ağızdan kahkahalarla gülmeye başladılar. anneleri yeni bir oyun oynatacaktı herhalde onlara..bıııırrrr dediler hep birlikte..bırrr ... bırrr...gülüyor, mırıldanıyor ve vucütlarını öne arkaya sallamaya, ahh sanki düşecekmiş gibi irkiliyorlardı... annelerini taklit etmekten öyle çok hoşlanmışlardı ki, yüzlerine al al renk gelmişti.
anne kar tanesi, hepsini uyandırıp uyandırmadığını son bir kere kontrol ettikten sonra “el ele tutuşmayanlarımız var, haydi el ele tutuşalım bebeklerim” diyerek, tatlı yumuşacık sesiyle bebek kar tanelerine sesleniyordu.
hemen hemen bir yıldır bu anı bekliyorlardı. toprağa, balığa, çiçeklere, ağaçlara su verme zamanı gelmişti. artık hepsi özgür olacaklardı.
“bebeklerim, mutlu kar tanelerim...bir yıldır pembe-beyaz pamuk yataklarınızda, şeffaf örtünüzün altında uyuyorsunuz. yeryüzünde bizi bekleyen, bizi evlerine konuk etmek isteyen dostlarımız var ve onlar bizi öyle sabırsızlıkla bekliyorlar ki, geldiğimizi görünce sevinçten ne yapacaklarını şaşıracaklar...vakit geldi, şimdi el ele tutuşarak, hep birlikte aşağıya ineceğiz. siz bugün, özgür olmanın tadına varacaksınız.öyle keyifli olacaksınız ki içiniz ısınacak ve bir damla kar tanesi olarak soğuktan teni kurumuş bir ağaç gözdesiyle karşılaştığınızda onun tenini yumuşatacak, canı sıkılmış suda öylece kıvrıla kıvrıla dolaşan mavi-sarı balığa can verecek, kar tanesi olarak yanına geldiğinizi görünce sizinle oynamaya başlayacak ve o eski can sıkıntısının yerini oyun oynama keyfi alacaktır.
çatlamış ellerine , yüzüne bakarak yolumuzu gözleyen toprak ana, bizim kendisine doğru geldiğimizi görünce önce minik tohumları, sonra çiçekleri ve kuşları, üzerinden geçmekte olana çocukları bu durumdan haberdar edecek ve mutlu mutlu bize gülümseyecektir. haydi bebek kar tanelerim benim, ben üç dediğimde hep birlikte gülümseyerek aşağıya atlayalım, bir daha ki sene tekrar buluşmak üzere ayrılalım” diyen anne kar tanesi mutluluk göz yaşlarını silerek “bir-iki ve üç” dediğinde, sıradaki ilk kar tanesi kapıdan adımını atıp, aşağıya inmekten ürtktü önce. salına salına inecekti halbuki. misss gibi özgürlük havası alacak, denizin-gölün-ırmağın-mavisiyle buluşacaktı. heyecanlandı bunları düşününce. kimbilir kime merhaba diyecekti. denizde, mavi suların berraklığında kıvrıla kıvrıla yüzen sarı çizgili balığa mı, yoksa siyah, parlak gagasındaki mamayı bebeğine götürmeye hazırlanan açtığında kocaman olan siyah-beyaz kanatları parlak, pençeleri merhaba der gibi gergin ve nazik anne kuşa mı? Yoksa mini mini pisi kediye mi? bu sırada arkasında birikmiş kalabalığa takıldı gözleri ve adımını attı...
iri mavi gözleriyle pencereden dışarıya bakmakta olan çocuk, mavi-sarı balık, toprak ana, ağaçlar, bebeğine mama götürmekte olan anne kuşlar, öyle heyecanlandılar ki gördükleri karşısında sanki pamuk tarlası şöyle bir silkinmiş ve başlarına iri taneler göndermişti...oysa ki gelenler, bir yıldır yolunu gözledikleri bebek kar taneleriydi...özgürlüğün tadına varmış ve bunun keyfini yaşamakta olan bebek kar taneleri...
bir süre sonra, yine aynı pembe-beyaz yataklarında buluşacaklarını, şeffaf örtülerinin altında yatacaklarını ve kardeşleriyle tekrar buluşacaklarını düşünüp, el çırpıp, dans ederek sevinçli şarkılar söyleyerek konuk olacakları davetli oldukları yerlere ulaşmaya çalışan bebek kar taneleri...
hoş geldiniz bebek kar taneleri, sefalar getirdiniz, mutlu ettiniz bizi dedi, iri çınar, gür sesiyle, ne zamandır bugünü bekliyorduk, çok ama çok sevindik geldiğinize, iyi ki geldiniz, iyi ki varsınız, siz olmasanız kim bizim kuruyan tenimizi yumuşatacak, bir damlacık su verecek, kim çocuklarımıza çılgınlar gibi etrafımızda dolaşarak kar topu oynatacak,kızakla kaydıracak, anne kuşların bebek kuşlarına gagalarında billur bir tane götürmesini sağlayacaktı ,ya balıklar, sudaki baloncuklarla oynamaktan sarhoş oldular, ya topraktaki karıncalar, ya onlar ne yapacaklardı,şimdiden su saklamazlarsa yazın susuz ne yapacaklardı,
sağolunuz, çok teşekkür ederiz size, haydi hep birlikte eğlenme zamanı,dedi....ve şöyle bir silkindikten sonra elindeki çıngırağı salladı...haydi eğlenme zamanı...eğlenme zamanı, dans başlasın...hah hah hah hah...
bu karşılamadan o kadar çok hoşlanmışlardı ki bebek kar taneleri,mutlu mutlu dans etmekten içleri ısındı, öyle çok ısındı ki konuk oldukları yerlere birer damla olarak gittiler ve can verdiler, ağaçların, çiçeklerin, kuruyan tenlerini yumuşatıp, toprak ananın umutlarını dirilttiler, balıklarla suda baloncuklar yapıp, suyun üzerinde kaydılar, kuşlarla cıvıldaştılar, çocukların avuçlarında kar topu olarak, kardan adam olarak oyun oynadılar...sarı-siyah arıcığın kanatlarında en uzaktaki çiçek tarlalarına kadar gidip, pıt diye hepsinin üzerine konup, merhaba, dediler, merhaba...biz geldik...
yoruldular tabii, bütün gün dans edip oyun oynamaktan ve ....
bir daha ki buluşmaya kadar, dediler, bir daha ki buluşmaya kadar, hoşçakalınız, mutlu kalınız, dediler ve geçirdikleri eğlenceli zamanların tadına vararak, mutluluktan yorgun düşerek konuk oldukları yerde kıvrılıp bir köşede öylece uyuya kaldılar...bu masalı dinlemekten keyif alan bebekler de renkli rüyalara dalıp mışıl mışıl uyumaya başladılar...
...ve kapının önünde el ele tutuşan bebek kar taneleri mutlulukla gülümseyen kardeşlerine ve annelerine bakıp hep bir ağızdan “hazırız” diye bağırdılar. öyle bir bağırdılar ki, anne kar tanesi sıçradı...ayağı kaydı, öne doğru gitti- geldi, rüzgarda sallanan yeşil bir yaprak gibi, öyle bir sarsıldı ki, hani neredeyse dışarıya uçacaktı...bıııırrrrr, dışarısı ne kadar da soğuk bugün, dedi, ve vücudunun bu kadar sarsılmasına ve tekrar dengeyi bulmasına “hah hah hah hah, az daha düşecektim” dedi ve bir kahkaha attı...
bu durumu gören bebek kar taneleri hep bir ağızdan kahkahalarla gülmeye başladılar. anneleri yeni bir oyun oynatacaktı herhalde onlara..bıııırrrr dediler hep birlikte..bırrr ... bırrr...gülüyor, mırıldanıyor ve vucütlarını öne arkaya sallamaya, ahh sanki düşecekmiş gibi irkiliyorlardı... annelerini taklit etmekten öyle çok hoşlanmışlardı ki, yüzlerine al al renk gelmişti.
anne kar tanesi, hepsini uyandırıp uyandırmadığını son bir kere kontrol ettikten sonra “el ele tutuşmayanlarımız var, haydi el ele tutuşalım bebeklerim” diyerek, tatlı yumuşacık sesiyle bebek kar tanelerine sesleniyordu.
hemen hemen bir yıldır bu anı bekliyorlardı. toprağa, balığa, çiçeklere, ağaçlara su verme zamanı gelmişti. artık hepsi özgür olacaklardı.
“bebeklerim, mutlu kar tanelerim...bir yıldır pembe-beyaz pamuk yataklarınızda, şeffaf örtünüzün altında uyuyorsunuz. yeryüzünde bizi bekleyen, bizi evlerine konuk etmek isteyen dostlarımız var ve onlar bizi öyle sabırsızlıkla bekliyorlar ki, geldiğimizi görünce sevinçten ne yapacaklarını şaşıracaklar...vakit geldi, şimdi el ele tutuşarak, hep birlikte aşağıya ineceğiz. siz bugün, özgür olmanın tadına varacaksınız.öyle keyifli olacaksınız ki içiniz ısınacak ve bir damla kar tanesi olarak soğuktan teni kurumuş bir ağaç gözdesiyle karşılaştığınızda onun tenini yumuşatacak, canı sıkılmış suda öylece kıvrıla kıvrıla dolaşan mavi-sarı balığa can verecek, kar tanesi olarak yanına geldiğinizi görünce sizinle oynamaya başlayacak ve o eski can sıkıntısının yerini oyun oynama keyfi alacaktır.
çatlamış ellerine , yüzüne bakarak yolumuzu gözleyen toprak ana, bizim kendisine doğru geldiğimizi görünce önce minik tohumları, sonra çiçekleri ve kuşları, üzerinden geçmekte olana çocukları bu durumdan haberdar edecek ve mutlu mutlu bize gülümseyecektir. haydi bebek kar tanelerim benim, ben üç dediğimde hep birlikte gülümseyerek aşağıya atlayalım, bir daha ki sene tekrar buluşmak üzere ayrılalım” diyen anne kar tanesi mutluluk göz yaşlarını silerek “bir-iki ve üç” dediğinde, sıradaki ilk kar tanesi kapıdan adımını atıp, aşağıya inmekten ürtktü önce. salına salına inecekti halbuki. misss gibi özgürlük havası alacak, denizin-gölün-ırmağın-mavisiyle buluşacaktı. heyecanlandı bunları düşününce. kimbilir kime merhaba diyecekti. denizde, mavi suların berraklığında kıvrıla kıvrıla yüzen sarı çizgili balığa mı, yoksa siyah, parlak gagasındaki mamayı bebeğine götürmeye hazırlanan açtığında kocaman olan siyah-beyaz kanatları parlak, pençeleri merhaba der gibi gergin ve nazik anne kuşa mı? Yoksa mini mini pisi kediye mi? bu sırada arkasında birikmiş kalabalığa takıldı gözleri ve adımını attı...
iri mavi gözleriyle pencereden dışarıya bakmakta olan çocuk, mavi-sarı balık, toprak ana, ağaçlar, bebeğine mama götürmekte olan anne kuşlar, öyle heyecanlandılar ki gördükleri karşısında sanki pamuk tarlası şöyle bir silkinmiş ve başlarına iri taneler göndermişti...oysa ki gelenler, bir yıldır yolunu gözledikleri bebek kar taneleriydi...özgürlüğün tadına varmış ve bunun keyfini yaşamakta olan bebek kar taneleri...
bir süre sonra, yine aynı pembe-beyaz yataklarında buluşacaklarını, şeffaf örtülerinin altında yatacaklarını ve kardeşleriyle tekrar buluşacaklarını düşünüp, el çırpıp, dans ederek sevinçli şarkılar söyleyerek konuk olacakları davetli oldukları yerlere ulaşmaya çalışan bebek kar taneleri...
hoş geldiniz bebek kar taneleri, sefalar getirdiniz, mutlu ettiniz bizi dedi, iri çınar, gür sesiyle, ne zamandır bugünü bekliyorduk, çok ama çok sevindik geldiğinize, iyi ki geldiniz, iyi ki varsınız, siz olmasanız kim bizim kuruyan tenimizi yumuşatacak, bir damlacık su verecek, kim çocuklarımıza çılgınlar gibi etrafımızda dolaşarak kar topu oynatacak,kızakla kaydıracak, anne kuşların bebek kuşlarına gagalarında billur bir tane götürmesini sağlayacaktı ,ya balıklar, sudaki baloncuklarla oynamaktan sarhoş oldular, ya topraktaki karıncalar, ya onlar ne yapacaklardı,şimdiden su saklamazlarsa yazın susuz ne yapacaklardı,
sağolunuz, çok teşekkür ederiz size, haydi hep birlikte eğlenme zamanı,dedi....ve şöyle bir silkindikten sonra elindeki çıngırağı salladı...haydi eğlenme zamanı...eğlenme zamanı, dans başlasın...hah hah hah hah...
bu karşılamadan o kadar çok hoşlanmışlardı ki bebek kar taneleri,mutlu mutlu dans etmekten içleri ısındı, öyle çok ısındı ki konuk oldukları yerlere birer damla olarak gittiler ve can verdiler, ağaçların, çiçeklerin, kuruyan tenlerini yumuşatıp, toprak ananın umutlarını dirilttiler, balıklarla suda baloncuklar yapıp, suyun üzerinde kaydılar, kuşlarla cıvıldaştılar, çocukların avuçlarında kar topu olarak, kardan adam olarak oyun oynadılar...sarı-siyah arıcığın kanatlarında en uzaktaki çiçek tarlalarına kadar gidip, pıt diye hepsinin üzerine konup, merhaba, dediler, merhaba...biz geldik...
yoruldular tabii, bütün gün dans edip oyun oynamaktan ve ....
bir daha ki buluşmaya kadar, dediler, bir daha ki buluşmaya kadar, hoşçakalınız, mutlu kalınız, dediler ve geçirdikleri eğlenceli zamanların tadına vararak, mutluluktan yorgun düşerek konuk oldukları yerde kıvrılıp bir köşede öylece uyuya kaldılar...bu masalı dinlemekten keyif alan bebekler de renkli rüyalara dalıp mışıl mışıl uyumaya başladılar...
AŞK YENİDEN
Aşk yeniden
Akdenizin tuzu gibi
Aşk yeniden
Rüzgârlı bir akşam vakti
Aşk yeniden
Karanlıkta bir gül açarken
Aşk yeniden
Ürperen sahiller gibi
Aşk yeniden
Kumsalların deliliği
Aşk yeniden
Bir masal gibi gülümserken
Gözlerim doluyor
Aşkımın şiddetinden
Ağlamak istiyorum
Yıldızlar tutuşurken
Gecelerin şehvetinden
Kendimden taşıyorum
Aşk yeniden
Bitti artık bu son derken
Aşk yeniden
Aynı sularda yüzerken
Aşk yeniden
Rüya gibi bir yaz geçerken
Aşk yeniden
Unutulmuş yemin gibi
Aşk yeniden
Hem tanıdık, hem yepyeni
Aşk yeniden
Kendini yarattı kendinden
Murathan Mungan
Akdenizin tuzu gibi
Aşk yeniden
Rüzgârlı bir akşam vakti
Aşk yeniden
Karanlıkta bir gül açarken
Aşk yeniden
Ürperen sahiller gibi
Aşk yeniden
Kumsalların deliliği
Aşk yeniden
Bir masal gibi gülümserken
Gözlerim doluyor
Aşkımın şiddetinden
Ağlamak istiyorum
Yıldızlar tutuşurken
Gecelerin şehvetinden
Kendimden taşıyorum
Aşk yeniden
Bitti artık bu son derken
Aşk yeniden
Aynı sularda yüzerken
Aşk yeniden
Rüya gibi bir yaz geçerken
Aşk yeniden
Unutulmuş yemin gibi
Aşk yeniden
Hem tanıdık, hem yepyeni
Aşk yeniden
Kendini yarattı kendinden
Murathan Mungan
3 Ocak 2008 Perşembe
“seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey
fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum”
yaşama yuklediğiniz anlam, yaşamın kıyısında geçirilen 40 güne ait geçen tüm saniyeler toplamında artık eskisinden çok farklılaşmıştır.bir nefestir artık yaşam, alınan, verilip verilmeyeceği belirsiz geçen günlerdir...
zamanından çok önce dünyaya gözlerini açan bebeğiniz, pembiş burnunu, kırılgan minicik boynunu annesinin koynuna sokamadan, onun mis kokusunu içine çekemeden, pembe, mavi, beyaz önlüklü daha önce sesini hiç duymadığı insanların,ışıkların, kabloların, hortumların arasında şaşkınlık içinde yapayalnızdır artık...
ve yaşamın kıyısında geçirilecek günler başlamıştır...yaşama tutunmaya çalışacak, mücadele edecektir bir kez daha nefes alıp vermek için...
seni 10.günün sonunda kucağıma alabileceğim söylendiğinde sana yukarıda dizelerini yazdığım bu şarkıyı söyledim, günlerce...sana geldiğim her süt saatinde, her karşılaşmamızda ağladığını hiç duymadım bebeğim, neden diye hemşire ablalara sorduğumda, merak etme annesi, ağlamaz o, seni çok özlemiştir, senin sıcaklığın, yumuşacık şarkıların ona nasıl moral veriyor tahmin edemezsin, sen gelmeye, şarkı söylemeye , onu okşamaya devam et, bak yaşama nasıl daha fazla bağlanacak, demişlerdi... nasıl gelmezdim? Seni görmeden geçen süt saatlerinde o boşluk duygusu, koca bir hiçlik....
seni görmek kadar heyecan verici başka birşey olabilir miydi? Bu mümkün müydü?
Irmak, diğer adlarıyla, benim aşkım, benim balım, benim pembişim, kara kaşlı erik gözlü kızım benim...:) bizden ayrı geçirdiğin günler çok gerilerde kaldı, anneciğim,
Artık yürüyor, koşuyor, konuşuyorsun...”bana hiç bak değil , baba” derken, “ben kendim yiyeceğim” derken, arabaya biner binmez “müzik aç baba, müzik aç, müzik baba, müzik...” “yadyo” açılıncaya kadar tekrarlarken, düştüğünde “ anne ben düştüm”, güldüğünde hemen arkasından “ben güldüm, anne, ben güldüm”, “yattığında “anne ben yattım” ya da “bana şaka yapma baba, şaka yoook” derken.... sen bizi hep güldürüyorsun bebişim... allah da seni her zaman güldürsün...:) güler yüzünde minik inci taneleri hiç olmasın anneciğim...
İyi ki doğdun pembişim, iyi ki varsın...minik bebek kuşum benim... :)
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey
fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum”
yaşama yuklediğiniz anlam, yaşamın kıyısında geçirilen 40 güne ait geçen tüm saniyeler toplamında artık eskisinden çok farklılaşmıştır.bir nefestir artık yaşam, alınan, verilip verilmeyeceği belirsiz geçen günlerdir...
zamanından çok önce dünyaya gözlerini açan bebeğiniz, pembiş burnunu, kırılgan minicik boynunu annesinin koynuna sokamadan, onun mis kokusunu içine çekemeden, pembe, mavi, beyaz önlüklü daha önce sesini hiç duymadığı insanların,ışıkların, kabloların, hortumların arasında şaşkınlık içinde yapayalnızdır artık...
ve yaşamın kıyısında geçirilecek günler başlamıştır...yaşama tutunmaya çalışacak, mücadele edecektir bir kez daha nefes alıp vermek için...
seni 10.günün sonunda kucağıma alabileceğim söylendiğinde sana yukarıda dizelerini yazdığım bu şarkıyı söyledim, günlerce...sana geldiğim her süt saatinde, her karşılaşmamızda ağladığını hiç duymadım bebeğim, neden diye hemşire ablalara sorduğumda, merak etme annesi, ağlamaz o, seni çok özlemiştir, senin sıcaklığın, yumuşacık şarkıların ona nasıl moral veriyor tahmin edemezsin, sen gelmeye, şarkı söylemeye , onu okşamaya devam et, bak yaşama nasıl daha fazla bağlanacak, demişlerdi... nasıl gelmezdim? Seni görmeden geçen süt saatlerinde o boşluk duygusu, koca bir hiçlik....
seni görmek kadar heyecan verici başka birşey olabilir miydi? Bu mümkün müydü?
Irmak, diğer adlarıyla, benim aşkım, benim balım, benim pembişim, kara kaşlı erik gözlü kızım benim...:) bizden ayrı geçirdiğin günler çok gerilerde kaldı, anneciğim,
Artık yürüyor, koşuyor, konuşuyorsun...”bana hiç bak değil , baba” derken, “ben kendim yiyeceğim” derken, arabaya biner binmez “müzik aç baba, müzik aç, müzik baba, müzik...” “yadyo” açılıncaya kadar tekrarlarken, düştüğünde “ anne ben düştüm”, güldüğünde hemen arkasından “ben güldüm, anne, ben güldüm”, “yattığında “anne ben yattım” ya da “bana şaka yapma baba, şaka yoook” derken.... sen bizi hep güldürüyorsun bebişim... allah da seni her zaman güldürsün...:) güler yüzünde minik inci taneleri hiç olmasın anneciğim...
İyi ki doğdun pembişim, iyi ki varsın...minik bebek kuşum benim... :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)