19 Şubat 2008 Salı

18.02.2008 pazartesi/bekle beni küçüğüm!!!

bugün bizim doktor kontrolümüz var,haftalar öncesinden alınan randevumuz, geçen hafta hocanın kongrede olmasından kaynaklı,pazartesi gününe verilmiş olan o meşhur randevumuza birkaç saat kala telefonumuz çalıyor.hocamız,hava soğuk olduğu gerekçesiyle evden çıkamıyormuş...aa aaa...ben itiraz ediyorum, haftalar öncesinden alınan randevu için iş yerinden yasal olarak hakkım olan izni almakta bile zorlandığımı, ötesinde işyerinden problem çıkartmalarından dolayı da başka bir güne aktarmak istediğimde değişiklik yapılmadığını,şimdi ise Salı günü gelemez misiniz sorusunun çok anlamsız olduğunu hatırlatınca 5 dk.sonra telefonumuz yine çalıyor ve randevumuz kesinleşiyor.hoca evden çıkabilecek !!!
ırmak yine gerildi.yine hastaneye gidilecek ve yine karnına bakılacak, kalbi dinlenecek v.s.v.s....anlatıyorum, açıklıyorum ama çok gergin...oyun oynamıyor,bana yapışmış durumda, kucağımdan inmek istemiyor,ne yapıyorsam birlikte yapıyoruz.bakıcımız da ben evdeyim diye geç geliyor.:(((iyiniyet suistimali diye buna denir herhalde.....ben perişan olmuş durumdayım...doğa mızırdanıyor, o da kucağımda, biz yapışık kardeşler olarak öylece oyun kurmaya çalışıyoruz.
durağı arıyoruz.taksi sokağa giremezmiş.ırmak kucağımda ana caddeye kadar yürüyoruz.
doğuda yollar kapandığında ne oluyor, diye düşünüyorum.filmlere konu olmak dışında :(((ya hasta olsaydı evladım,ya yollar kapalı olsaydı...
dize kadar karlı yollardan bata çıka kucağımda bebek kuşum, neyseki ana caddedeyiz.bir kaç dakika içerisinde de gelen taksinin içerisinde.
hastaneye erken geliyoruz...zamanından önce..bize madalya vermelisiniz, diyorum hastane yetkililerine, biz bu hava koşullarında hastaneye kadar gelebiliyoruz, temizlemediğiniz hastanenin önündeki birikintilerle sırılsıklam olarak,mermer basamaktan kayarak ulaşıyoruz ,hem de kucağımda çocuğumla,siz bir kapınızın önünü temizleyemiyorsunuz,diyorum. evet, susamam maalesef, hele ki böyle bir durumda hiç susamam...elbette nezaket sınırları içerisinde dile getiriyorum bunları, hastane yönetimi mahçup,gülümsüyorlar bize,hoşgeldiniz...ve sonra kapının önünü temizletmeye başlıyorlar...
biz beklerken ırmak hala kucağımda, annecim şarkı söylesen, diyor,ilk aklıma gelen şarkı bekle beni oluyor...çağdaş türkünün delikanlıdan sonra en çok sevdiğim şarkısı,
bekle beni küçüğüm,
umudun karartmadan
sevincin yitirmeden....
diye başlıyorum mırıldanmaya, hastanede bir biz, bir de çalışanlar ve yetkililer var.
kimse duymasın diye de kulağına fısıldıyorum neredeyse şarkıyı, yoksa utanırım.:(
ırmak biraz rahatlıyor,
hoca vaktinde geliyor,ırmak ın takipleri yılda bire çıkıyor. yani yeni yaşında geleceğiz bir sonraki kontrole...bizibekleyen sürprizlere gebe bir yılın sonunda ömrümüz varsa o da burada olacağız yine...
mutlu mutlu ayrılıyoruz hastaneden, ne ıslağı hissediyorum bacaklarımda ne de kollarımda ağrıyı, ta ki gece olup da uzanıncaya kadar...işte o zaman başlıyor sızlamaya,ama sonuçlar endişe yaratmayacak boyutta ya, günün mutlu sonuçlanması hoşuma gidiyor.
çoook uykusuzum, çoook yorgunum (çook yorgunum beni bekleme kaptan...seyir defterini başkası yazsın!! ve her ne zaman yorgun hissetsem kendimi, hem de çok, bu mısraları mırıldanmaya başlarım) ama keyifliyim,ırmak da çok keyifli,eve dönünceye kadar gülüyoruz...:)))
çok şekersin ama sen:)))öyle böyle değil...:))))))))

1 yorum:

Hepimiz dedi ki...

Sevgili Sema,

Yazilarinda ne kadar guzel incelikler var. Siirimsi tat aliyor insan adeta. Hadi devam et, ben seviyorum okumayi...